Tren çılgınlığı

Bir siren sesi duyduk. Dar sokakta zaten var olan heyecanlı bekleyiş bu sesle büyük bir heyecana dönüştü. Kafe sahipleri müşterilerini hızla uyarmaya, dışardaki bazı sandalyeleri içeri sokmaya başladı. Müşterilerin bacakları vücutlarına en yakın pozisyonu aldı ve koca trenin kafa ışığı görüldü. Tren yaklaştıkça sarsıntı arttı. Sokakta dolaşan evcil hayvanlar, hatta kuşlar bile yaklaşan devin farkına varmış bir yerlere saklanmıştı. Turistler kameralarının ayarını yapmış trenin geldiği yöne doğrultmuştu. Bazıları iki elinde iki telefon, boynunda fotoğraf makinasıyla pozisyon almıştı. Beklenen tren kareye girmişti.

Burası Hanoi’nin dünyaca ünlü tren sokağı. Şehrin temposu burada katlanıyor. Tren yolu normal zamanlarda arı kovanı kadar kalabalık. Günde birkaç kez gerçekleşen bu eylem tam bir turistik ritüele dönüşmüş. Trenlerin geçtiği raylarla kafeler arasında sadece birkaç santimlik aralık var ve herkes trene yakın olmanın heyecanını yaşamak istiyor. Bir zamanlar sıradan bir yerleşim bölgesi olan sokak, turistlerin artan ilgisinden faydalanan girişimci Vietnamlıların katkısıyla kafe ve vitrinlerle dolmuş. Bu durum fiyatları da uçurmuş. Treni öyle kafanıza göre boş bir noktadan seyredemiyorsunuz çünkü zaten çok dar olan hat sandalye ve küçük masalarla kaplı. Bu heyecanı tatmak istiyorsanız bir şeyler yiyip içmek zorundasınız.

2019 yılında güvenlik endişesiyle turistlere kapatılan sokağın tekrar ziyaretçilere açılması uzun sürmemiş. Demiryolu işletmesi bölge halkının talebini tek şartla kabul etmiş. O günden sonra turistlerin hayati tehlikesinden kafe sahipleri sorumlu olmuş. Trenin geçmediği saatlerde hatta yürüyüş yapabilir, Instagram pozları verebilirsiniz ancak tren geçerken bir kafeye ait alanda bulunmak zorundasınız.
Hanoi’de Vietnamlı gibi yemek

Hanoi’deki günlerimizde yerel halkın yaptıklarını yapmaya çalıştık. Küçük plastik sandalyelerde pirinçli dondurma yedik, bol bol yumurtalı kahve içtik. Sokak satıcılarını ziyaret ettik, yerel pazarların derinliklerine inip farklı tatları denedik. Sokak satıcılarıyla yakınlaşıp pazarlık kültürümüzü zenginleştirdik.

Hanoi’de yapılacak en iyi şeylerden biri yemek yemek. Şehrin sayısız pazar ve satıcıları arasında kendi keşiflerinizi yapabilirsiniz. Önce bakın, sonra koklayın, midenizde yer varsa girin içeri. Tattığımız yemekler, güneyde bulunan daha hafif ve taze yiyecekler farklıydı. Sıradan bir lokantada yediğimiz Pho’nun tadını, tapyoka suyunun dumanını, sığır etinin zenginliğini ve otların ince dengesini asla ama asla unutmayacağız.

Seyahat ve yemek deneyimleri söz konusu olduğunda Anthony Bourdain’i anmadan olmaz. Kendisinden alıntı yaparak Vietnam mutfağını tarif edebiliriz: “Vietnam mutfağı denge ve incelik sanatında ustalık sınıfıdır. Bu sadece duyuları bombardıman etmekle ilgili değil; onları bir tür zarafet ve incelikle meşgul etmekle ilgilidir.”
Kahve içinde yumurta mı?
19. yüzyılda Fransızlar tarafından tanıtılan ve tekli filtre fincan kullanılarak demlenen kahvenin tadı güzeldi. Ülke genelinde tüm çeşitlerini tatma fırsatımız oldu. Tuzlusundan hindistan cevizlisine kadar her çeşidi ayrı bir zevk. Yoğunlaştırılmış süt ve buzla dolu uzun bir bardakta gelen kahvelere bayıldık.

Burnunuzu kapatıp tiksintiyle bu sayfadan uzaklaşmadan önce, bu mütevazı ve kulağa garip gelen kahveye bir şans vermenizi rica ediyoruz. Süt kıtlığının her yerde iyi kahveyi tehdit ettiği 1940’larda Nguyen Van Giang tarafından yaratılan bu üründe yumurta sarısı yoğunlaştırılmış sütle çırpılarak zengin, kremsi bir köpük haline getiriliyor ve sade kahvenin üzerine dökülüyor. Kahveniz koyu bir muhallebi kıvamına dönüyor. Yumurtanın sırrı kalınlık ve lezzet açısından önemli. Pek çok kafe hala orijinal tarifi sunuyor. Burada heyecan verici olan sadece fincanınızda ne olduğu değil. Hanoi’nin her yerinde inanılmaz derecede havalı ve yaratıcı bir kafe kültürü var. Çökmekte olan kolonyal kalıntılarda gizlenmiş kahve dükkanları lezzetli kahve üretiyor.