9-15. yüzyıllar arasında gelişen Kmer İmparatorluğu, Asya tarihinin en güçlü krallıklarındandı. Etkisi bugünkü Kamboçya, Tayland, Laos ve Vietnam’a kadar uzanıyordu. Tarımı destekleyen ve önemli bir nüfusu ayakta tutan hidrolik mühendisliğin mucizelerindendi. Bir anda yıkılan bu krallıktan geride kalan yapıları orman yuttu. İnsanlar eski tapınaklarını unuttu. Bazıları bugün ayakta ve yanıt arayan pek çok soruyla karşımızda yükseliyor.
Angkor Wat önemli ama bölgenin tek anıtsal yapısı değil. Siem Reap kentinin hemen dışında, 400 dönümlük orman ve tarım arazisi üzerine yayılmış, bazıları özenle restore edilmiş, bazıları ise bir kaya yığınından başka bir şey olmayan yaklaşık bin tapınak bulunuyor.
Unutulmazlar Arasında
Kamboçya uzun zamandır hayalimizdi. Vietnam gezimizi planlarken Angkor Wat ve çevresindeki tapınaklara 3 günlük bilet aldık ve 4 günümüzü Siem Reap’ta (Siam Yenildi) geçirdik. Tonle Sap nehri kıyısındaki bu kasaba, 1992 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmış ve zamanla efsanevi Angkor tapınaklarına olan yakınlığıyla Kamboçya’nın turizm başkenti haline gelmiş. Kasaba ülkenin geri kalanına kıyasla sakin ve temiz. Turistik standartları yüksek. Amacımız bölgedeki tapınakların tamamını görmekti ve Siem Reap bu amacı gerçekleştireceğimiz bir üs oldu.

Burası bir dizi etkileyici Budist tapınağına, dolambaçlı su yollarına, şehrin geçmişini detaylandıran müzelere ev sahipliği yapıyor. Ülke tarihinin göz kamaştırıcı bir koleksiyonu adeta. Buraya ayırabileceğiniz kadar fazla zaman ayırmakta fayda var. Barları, masaj salonları ve gece pazarlarıyla da ünlü. Her adım başı masaj salonu çıkacak karşınıza. 5 dolara bir saat ayak masajı, bütün gün tapınak dolaşmaktan bitkin düşen turistlerin en çok başvurduğu bir etkinlik. Eve götürecek bir şeyler alabileceğiniz 250 dükkan ve tezgahtan oluşan bir labirenti var. Khmer sanatı ve takıları, sanat eserleri, ipek eşarplar, tişörtler, cüzdanlar, ahşap oymalar, bu baskılı fil pantolonları, bilezikler, lake eşyalar ve daha fazlasını bulalabileceğiniz bir pazar.
Antik dünyanın en görkemli ve gizemli anıtlarından biri olan Angkor Wat tapınak kompleksi yaklaşık 200 hektarlık bir alanı kaplıyor. Etrafında 190 metre genişliğinde bir hendek var. Khmer mimarisi, sanatı ve mühendisliğinin bir başyapıtı. Bölgenin en ünlü tapınağı ve herkesin gözü bu yapıda. Burayı görmeden yapılan Kamboçya gezileri geçersiz sayılıyor.
Bölgeyi gezmek için iki rota var. Zamanı kısıtlı turistler kısa rotayı tamamlayıp bölgeden ayrılıyor, zamanı bol olanlar da büyük rotayı tamamlayıp eşsiz bir deneyimin tadını çıkarabiliyor.
Büyük Rota: Siem Reap’ten yaklaşık altı kilometre uzaklıkta bulunan ve yirmi altı kilometreyi kapsayan Grand Circuit’e bir tam gün yetebilir ama acele etmek şartıyla yoksa rahatlıkla 3 gün ayrılabilecek bir rota. Buraya ulaşan yol Angkor Wat kalabalığından uzakta düzenli köylerden ve pirinç tarlalarından geçiyor. Neredeyse her evde su, ızgara mısır ve muz yaprağında paketlenmiş harika şeker kamışı şekerleri için tezgahlar var. Bu rotada on yedi görülmesi gereken nokta var ve her biri güzellikleriyle sizi şaşırtacak.
Küçük Rota: Angkor Wat’tan başlayarak on yedi kilometreyi kapsıyor. Jayavarman VII yönetimindeki Khmer İmparatorluğu’nun son başkenti Angkor Thom’u geliştirmek için inşa edilen bölgenin en önemli tapınaklarını içeriyor. Bu fantastik rotanın kalbi, gülen yüzleri ve kütüphaneleriyle Bayon Budist tapınağı. Ta Prohm’u da unutmamak lazım.

Ankor Wat’ta Görülecek Yerler
Bölgede mutlaka yapılması gereken deneyimlerden biri de Angkor Wat’ta gün batımı veya gün doğumunu izlemek. Ancak turist kalabalığını da dikkate almakta fayda var. Yüzlerce hatta binlerce insan arasında yerinizi bulmakta zorlanabilirsiniz. Fotoğraflarda gördüğünüz mükemmel gün batımı fotoğraflarının ardındaki kalabalığı görseniz bu deneyimden vazgeçebilirsiniz. Yine de kendinizi kalabalığın rotasından ayırıp sakin yerleri farklı zamanlarda gezme imkanı var. Turistlerin en yoğun olduğu saatlerde gözlerden uzak tapınaklardan başlayıp yeni bir rota ve güzergah çizebilirseniz kalabalıktan kurtulma imkanınız da olabilir.
Filler Terası, kompleksin en havalı isimlerinden birine sahip ve her köşesinde süslü bir şekilde oyulmuş filler bulunan geniş bir platforma sahip. Bu alan geçit törenleri için kullanılıyormuş. Angkor Thom içinde Baphuon ve Cüzzamlılar Terası gibi başka sürprizler de bulacaksınız…
Ta Prohm ya da Tomb Raider Tapınağı olarak da biliniyor. Angelina Jolie’nin başrolünü oynadığı filmden sonra ünlenmesi de trajikomik bir hikaye aslında. Diğer tapınakların aksine, bir noktada terk edilmiş zamanla orman tarafından alanını ele geçirerek doğanın ve insan yaratıcılığının birleştiği etkileyici bir yapıya dönüşmüş

Bayon, kulelere gömülü dev Buda yüzleri etkileyiciydi. Estern Mebon da favorilerimizdendi, çünkü ziyaret ettiğimizde çok az insan vardı. Zaman zaman tapınak koridorlarında bizden başka kimse olmadığını fark ettik. Büyüleyici bir huzur ortam. Yosun kaplı taşlardan oluşan bir labirentte dolanmak, süslü bir şekilde oyulmuş kemerler ve sütunlar arasında gezinmek farklı bir duyguydu.

Keşfetmek için başka kalıntılara ihtiyacınız varsa, zamanınız da bolsa Banteay Srei’yi görün. Bazen “pembe tapınak” veya “küçük tapınak” olarak da adlandırılan bu kalıntılar sadece görsel olarak değil, tarihsel olarak da etkileyici. Yapı 10. yüzyılda inşa edilmiş, diğer yaratıcı yaratıkların yanı sıra koruyucu maymunların detaylarıyla dolu. Beatley Srei, oymalarıyla çok detaylı bir yapı. Taşların rengi hafif pembeye çalıyorr ve diğerlerinden farklı bir atmosfer yaratıyor. Yakınlarda çoğu insanın seyahat programında yer almayan ama son derece etkileyici Ta Keo var. Preah Khan, diğer turist dolu bölümlerin bir parçası olmaktan çok bir orman sırrı gibi hissettiren ziyaret edilecek başka bir yer.
Angkor tapınaklarını ziyaret etmek için sadece bir gününüz varsa, hepsini aynı gün içinde görmek biraz zor. Bu konuda yerel rehberlere güvenmekten başka çareniz olmayacak. Bundan kesinlikle pişman olmayacaksınız. Tapınakları yürüyerek, tuk-tuk ile ve bisikletle dolaşabilirsiniz. Siem Reap’teki 60’tan fazla bisiklet kiralama dükkanından bir günlüğüne kolayca bisiklet kiralayabilirsiniz ama böylesine devasa bir alanı sınırlı zamanda keşfetmek istiyorsanız bisiklet seçeneğinini unutun. Sıcak bu seçeneği elemenizdeki bir başka neden olabilir. Angkor için en ideal gezinme yöntemi tuk tuk. Bir tuk-tuk sürücüsüyle günlük 20-25 $ civarında anlaşma yapabilirsiniz. Bu fiyata bahşiş eklemeyi de unutmayın.
Göl Zamanı

Tonle Sap Gölü UNESCO listesinde etkileyici bir doğa harikası. Çeşitli kuş türleri için bir cennet olmasının yanında yüzen köyleriyle de ünlü. Buradaki köyün adı Kompong Phluk. Siem Reap’a yaklaşık 30km uzaklıkta. Yüksek kazıklar üzerinde, suyun hemen üzerinde desteklenen yerel yaşama inanılmaz bir bakış sunuyor.

Fotoğraf meraklıları için de bulunmaz bir fırsat. Köy halkının hayatlarında ve arka bahçelerinde gezindiğinizi unutmayın. Gülümseyin ve el sallayın, gizlice bir portre çekmeden önce insanların fotoğraflarını çekmek için izin isteyin. Yemek yiyerek, bahşiş vererek ve fiyatta pazarlık yapmayarak topluluğu finansal olarak destekleyin.
Phnom Kulen Ormanları
Siem Reap’ten yaklaşık 2 saat uzaklıkta Phnom Kulen Ulusal Parkı bulunuyor. Kamboçya’nın Java’dan bağımsızlığını ilan eden antik Kmer imparatorluğunun doğduğu yer olarak kabul edilen bu parkta bir dizi doğa harikası ve dini mekan bulunuyor. Bir şelale ve yüzmek için birkaç küçük göletin yanı sıra, bir pagoda ile birlikte uzanmış devasa bir taş Buda bulacaksınız. Burası hem bir ibadet yeri hem de yerel halkın hafta sonları buluştuğu mesire alanı.
Angkor Wat’ın Sırları

Angkor Wat’ın tanrı Vishnu’ya adanmış bir Hindu tapınağı olarak inşa edildiğine inanılıyor. Hindu mitolojisinde tanrıların Himalaya’daki evi olan Meru Dağı’nı temsil ettiği düşünülüyordu. Zamanla yerel halk olan Khmerlerin dini inançları değişmiş ve tapınak bir Budist tapınağına dönüştürülmüş. Bugün Angkor Wat, Güneydoğu Asya’daki en önemli arkeolojik alanlardan biri olarak kabul ediliyor ve Kamboçya halkı için hala son derece önemli bir dini mekan. Aynı zamanda dünyanın en gizemli yerlerinden biri…
Bu önemli yerle ilişkili bilimsel olarak kanıtlanmış bilgiler az olsa da benim gibi birçok ziyaretçi Angkor Wat’ı ziyaret ederken tariifi imkansız derin bir huzur ve hatta dönüşüm duygusu hissedebiliyor. Teknolojik aletlerle ölçülemeyen gizemli bir güç alanı insanları bu esrarengiz yapının kalbinde yatan çözülmemiş birkaç gizeme bağlayabiliyor.
Angkor Wat sadece bir güzellik abidesi ya da ruhani bir yapı değil aynı zamanda bir trajedi ve çöküşün de tanığı. Bu yapı 9. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar Güneydoğu Asya’nın çoğuna hükmeden güçlü bir imparatorluğun merkeziydi. Khmer İmparatorluğu kültürel başarıları, siyasi etkisi ve ekonomik refahıyla ünlüydü. Ayrıca, tropikal bir ortamda büyük bir nüfusu ve gelişen bir tarımı desteklemesini sağlayan ayrıntılı su yönetim sistemiyle de ünlüydü.
Peki bu görkemli uygarlığa ne oldu? Neden çöktü ve muhteşem başkentini terk etti? Angkor Wat zamanın ve doğanın tahribatından nasıl kurtuldu? Yükselişinden ve çöküşünden ne öğrenebiliriz? Bunlar hala cevap bekleyen sorular. Bilim insanları çoğuna açıklık getirmeye çalışıyor ancak her buldu bir önceki açıklamayı geçersiz kılıyor. Tarihi, arkeolojik ve çevresel kanıtların tamamı Angkor Wat’ın çöküşüne su yönetimi, savaş, siyasi istikrarsızlık, dini ve sosyal değişim, iklim değişikliği gibi çeşitli faktörlerin katkıda bulunduğunu gösteriyor .
Hidrolik Bir Şehrin Yükselişi ve Çöküşü

Angkor Wat ve çevresindeki şehrin en dikkat çekici özelliklerinden biri su yönetim sistemiydi. Khmer İmparatorluğu, su akışını kontrol etmek ve tarımını desteklemek için karmaşık bir kanallar, rezervuarlar ve taşma ağına dayanan hidrolik bir şehir yaratmayı başardı. Su sistemi, sulama, drenaj, selden korunma, ulaşım ve dini sembolizm sağladığı için şehrin hayatta kalması ve refahı için çok önemliydi.
Ancak bu sistem iklim değişikliğine ve doğal afetlere karşı da savunmasızdı. Arkeolojik çalışmalar ve tarihi kayıtlara göre Angkor Wat, su sistemini bozan ve altyapısına zarar veren birkaç aşırı hava olayı dönemi yaşamış. 14. yüzyılın sonları ve 15. yüzyılın başlarında Angkor Wat, su arzını azaltan ve mahsul üretimini etkileyen şiddetli kuraklıklardan etkilenmiş. Bunu sel ve erozyona neden olan yoğun muson yağmurları izlemiş, bu da su sistemini boğarak kanallara ve rezervuarlara zarar vermiş.
Bu çevresel zorluklar, kıtlık, hastalık ve çatışma riskini artırdığı için Angkor Wat’ın sosyal ve siyasi istikrarını zorladı. Su sistemi ayrıca sürekli bakım ve onarım gerektiriyordu ki bu da merkezi otoriteden çok fazla emek ve kaynak talep ediyordu. Su sistemi kötüleştikçe, kralın ve elit kesimin otoritesi de azaldı ve halk arasında uyum ve sadakat kaybına yol açtı. Su sistemi Angkor Wat için sadece bir yaşam kaynağı değil, aynı zamanda gücünün ve ihtişamının da bir simgesiydi. Su sistemi çöktüğünde Angkor Wat da çöktü.
Savaş ve Siyasi İstikrarsızlık

Angkor Wat’ın çöküşüne katkıda bulunan bir diğer faktör de savaş ve siyasi istikrarsızlığın rolüydü. Angkor Wat, bölgesel hakimiyet için rekabet eden Ayutthaya ve Champa gibi komşu krallıklardan gelen dış tehditlerle karşı karşıya kalmıştı. Düşmanlar birçok kez Angkor Wat’a saldırdı ve yağmaladı, nüfusun yer değiştirmesine, kültürel bozulmaya ve ekonomik kayba neden oldu.
Angkor Wat’a yönelik kayıtlara geçen en eski saldırılardan biri, günümüz orta Vietnam’ında bir krallık olan Champa’dan gelen Cham halkı tarafından gerçekleştirilmiştir. 1177 yılında, Cham kralı Jaya Indravarman IV Tonle Sap gölüne sürpriz bir deniz baskını düzenledi ve Angkor Wat yakınlarında bulunan Khmer başkenti Yasodharapura’yı ele geçirdi. Cham kuvvetleri şehri ve Angkor Wat da dahil olmak üzere tapınaklarını yağmaladı ve Khmer kralı Dharanindravarman II’yi öldürdü. Khmer İmparatorluğu, 1181 yılında Cham ordusunu yenen ve Champa’yı vasal bir devlet olarak ilhak eden Jayavarman VII liderliğinde bu saldırıdan kurtulmayı başardı. Jayavarman VII ayrıca Angkor’u yollar, hastaneler ve Bayon gibi tapınaklardan oluşan bir ağa sahip müstahkem bir şehre dönüştüren devasa bir inşa programı başlattı.
Ancak Kmer imparatorluğunun genişlemesi yeni zorlukları ve düşmanları da beraberinde getirdi. On üçüncü yüzyılda Angkor Wat, günümüz Tayland’ında güçlü bir rakip olarak ortaya çıkan Ayutthaya Krallığı’nın artan tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Ayutthaya kralları, topraklarını ve kaynaklarını ele geçirmek için Angkor Wat’a karşı çeşitli seferler düzenledi. 1353 yılında Ayutthaya Kralı I. Ramathibodi Angkor Wat’ı işgal etti ve Khmer kralı III. Suryavarman’ı haraç ödemeye zorladı. 1431’de Ayutthaya Kralı Borommaracha II, Angkor Wat’ın ele geçirilmesi ve yıkılmasıyla sonuçlanan bir başka istilaya öncülük etti. Ayutthaya ordusu şehri ve tapınaklarını yağmalayıp yaktı ve birçok Khmer halkını esir ve köle olarak aldı. Bu saldırı genellikle Angkor Wat’ın çöküşüne neden olan son darbe olarak kabul edilir.
Din Değiştiren Medeniyet
Angkor Wat, dini kimliğini ve meşruiyetini etkileyen Hinduizm’den Budizm’e geçiş sürecine de tanık oldu. Bu değişim Angkor Wat’ın mimarisini, sanatını ve yönetimini olduğu kadar diğer krallıklarla olan ilişkilerini de etkileyecekti.
Angkor Wat başlangıçta evrenin yüce tanrısı Vişnu’ya adanmış bir Hindu tapınağı olarak inşa edilmiştir. Ancak 12. yüzyılın sonları ve 13. yüzyılın başlarında Angkor Wat, Cham istilacılarına karşı kazandığı zaferin ardından Mahayana Budizmi’ne geçen Kral Jayavarman VII’nin etkisiyle Hinduizm’den Budizm’e doğru dini bir dönüşüm yaşadı. Budizm devlet dini oldu ve Bayon, Ta Prohm ve Preah Khan gibi pek çok Budist tapınağı ve anıtı inşa edildi.
Bu dini değişimin Angkor Wat ve toplumu üzerinde derin bir etkisi oldu. Tapınak, Budist ibadeti ve ikonografisini barındıracak şekilde değiştirildi, Buda heykelleri ve resimleri eklendi. Jayavarman VII’nin başkentini Angkor Thom’a ve devlet tapınağını da Bayon’a taşımasıyla Angkor Wat kraliyet gücünün merkezi olma statüsünü kaybetti.
Dini değişim Angkor Wat’ın sosyal ve siyasi yapısını da etkilemiştir. Toplumu doğuma ve mesleğe dayalı dört hiyerarşik sınıfa ayıran Hindu kast sisteminin yerini ahlaki davranışları ve ruhani kazanımları vurgulayan daha eşitlikçi bir Budist sistem aldı.
Angkor Wat’ın Mirası ve Dersleri
Angkor Wat’ın çöküşü sadece tarihi bir olay değil, aynı zamanda modern toplum için, özellikle iklim değişikliği, su yönetimi, kültürel çeşitlilik ve dayanıklılık açısından önemli bir derstir. Angkor Wat’ın başarılarından ve zorluklarından dersler çıkarabilir ve bunları mevcut ve gelecekteki durumlarımıza uygulayabiliriz ya da tarihin tekrarına biz de tanık olabiliriz.
Rotamız
20 Kasım: Siem Reap’tayız.
21 Kasım: İlk gün gördüğümüz tapınaklar: Sırasıyla Angkor Wat, Bayon, Ta Prohm, Banteay Kdei, Srah Srang, Phnom Bakheng.
22 Kasım: Büyük rotaya başlıyoruz. Hedefimiz Kulen parkı. Yol üstünde önce Banteay Samre tapınağına uğradık. Ardından Banteay Srei. Parkın ünlü syir alanı Poeng Ta Kho uçurumunda mola verdik. Kulen parkının içinde yere uzanmış vaziyetteki Buda heykelinin bulunduğu Phnom Kulen tapınağına gittik. Kulen iellalesinde serinledikten sonra Prasat Beng Mealea’ya uğradık. Gün batımı için Tonle Sap gölündeki Kampong Phluk köyünden geçip bataklığına ulaştık.
23 Kasım: Angkor’daki son günümüz. Uğramadığımız tapınakların yanı sıra görüp etkilendiklerimize bir kez daha girdik. Sırasıyla Prasat Kravan, Pre Rup, Eastern Mebon, Ta Som, Neak Poan, Prasat Preah Khan’ı gezdik. İlk günden tadı damağımızda kalan Bayon’a tekrar uğradık. Finali Angkor Wat’ta yaptık. İkinci kez görmemize rağmen hala o eşsiz cazibesiyle büyüleyiciydi. Günbatımı gezimize etkileyici bir gökkuşağı eşliğinde gerçekleşti.
20-24 Kasım 2024