BAE yollarında 9 gün

FOTOĞRAFLAR

24 Kasım – 3 Aralık 2020

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), uçsuz bucaksız çöl ile Basra Körfezi arasında kalan küçük bir ülke, aynı zamanda bölgeyi detaylarıyla keşfetmeyi göze alanlar için pek çok sürprizi de barındıran büyülü bir dünya… Burada yapılacak birkaç günlük araba yolculuğu bölgeyle ilgili fikirlerinizi değiştirebilir, size hiç ummadığınız tecrübeler kazandırabilir.

Böyle bir yolculuğun avantajı hiç kuşkusuz yol hedeflerinizin günlük sürüş mesafesinde olması, hava şartlarının yolculuğu cazip kılması ve yolların kalitesi… Yapmanız gereken tek şey bir arabaya atlayıp yola koyulmak, tabii bunun için de uygun mevsimi yani ekim ile mayıs ayları arasında herhangi bir zamanı belirlemek…

Kısa bir araştırmayla seçeceğiniz rota sizi bazen dağlara, bazen palmiyelerle kaplı sahillere, kimi zaman vahalara ve çoğu zaman da çölün büyüleyici kum tepelerine ulaştıracaktır.

BAE’de araba yolculuğu

bae’de 9 günlük yolculuğumuzdan geriye kalan görüntüler

BAE’ye gelen pek çok turist, tatilini Dubai’de geçirmeyi, zaman kalırsa Abu Dabi’ye uğramayı tercih eder. İki emirliğin turistlere sunduğu sayısız etkinlikten fırsat bulabilenler de turistlerce pek tercih edilmeyen noktalarına doğru yola çıkar. Onlar şanslı azınlıktır çünkü gökdelenlerle lüks tatil anlayışı arasında sıkışan Abu Dabi ve Dubai dışında pek çok sürpriz saklıdır.

Dubai’de geçirdiğimiz iki yıldan sonra fırsat bulup yola düştük ve BAE’nin “uzak” köşelerine uzandık. Aslında bu yolculuğu Dubai’ye yerleştiğimiz ilk günlerde planlamıştık. Araya farklı nedenler girdi ve planladığımız tatili hep BAE dışında kullanmayı tercih ettik. Bu küçük ülkeyi her zaman gezebilme rahatlığına kapılıp planlarımızı sürekli erteledik. Araya giren koronavirüs salgını nedeniyle gitmeyi düşündüğümüz diğer ülkelere yaptığımız planlar iptal olunca BAE’yi keşfetme turumuzu uygulamaya koyduk.

Planlamayı yapıp gün belirledikten sonra 24 Kasım ile 3 Aralık arasında 9 günü bu geziye ayırdık. Dubai’den başlayan yolculuğumuzda toplam 2 bin 500 kilometre yol kat ettik. Burada ayak basmadığımız yer neredeyse kalmadı.

9 günün sonunda gezdiğimiz yerlerden derlediğimiz fotoğraf ve notları her zamanki gibi ilerde hatırlamak ve bu yoldan geçecek gezginler için arşivde saklamak için bu sayfalara aktardık…

Sharjah, Ajman, Umm Al Quwain

Yol notlarına geçmeden kısa bir bilgiyi paylaşmak gerekiyor. BAE’de araba yolculuğunu diğerlerinden ayıran en belirgin özellik kuşkusuz yolların durumu… Yolculuğumuz sırasında geçtiğimiz her kilometre sanki bizden hemen önce asfaltlanmış gibiydi ve yolda en küçük bir pürüz bulunmuyordu.

İlk hedefimiz yaşadığımız kent Dubai’nin kuzeyiydi. Karşımıza çıkan emirlik Dubai’nin komşusu Sharjah (Şakira) oldu. Aslında bu iki emirlik iç içe geçmiş gibi. Biri bitmeden diğeri başlıyor. Dubai nerede bitiyor, Sharjah nerede başlıyor kestirmek güç. Göze çarpan en belirgin değişim binaların dış cepheleriydi. Dubai’nin cam gökdelenleri sınırda sona erdi ve Sharjah’nın az katlı sıradan apartmanları başladı. Evden çıktıktan yarım saat sonra Sharjah’nın merkezindeydik ve burayı daha sonra gezmeye karar verip yola devam ettik.

Sıradaki emirlik Dubai’ye bir saat mesafedeki BAE’nin en küçük emirliği Ajman. Onun da Sharjah’dan pek farkı yok. Dubai’nin karmaşasından kaçmak isteyenler hafta sonu soluğu sahillerdeki otellerde alıyor. Ülkenin en güzel plajları yine bu emirliğin sınırları içinde. Yurtdışından turist kafileleri tatil için burayı tercih ediyor. Fiyatlar Dubai’ye göre daha uygun ve Dubai’nin kalabalığı buralarda yok. Görülebilecek yerler arasında 18. yüzyıldan kalma bir kale, Umm Al Quwain ve müze var. Burası Sharjah ile bir hafta sonuna sığabilecek mesafede olduğundan durmaktan son anda vaz geçip Ras Al Khaimah’a doğru devam ettik.

Tatil merkezi Ras Al-Khaimah’a (RAK) giden rota üzerinde birbirinden ilginç duraklar var. Sharjah’ın limanda bekleyen eski ahşap yelkenliler, Ajman’ın palmiye ağaçlarıyla çevrili kumsalları, Umm Al Quwain’de restore edilmiş rüzgâr kuleleri ve iç kesimlerdeki kurak dağlarda asırlık Portekiz kaleleri ve gözetleme kuleleri bu rota üzerindeki sürprizlerden…

Konaklayacağımız Hilton Ras Al Khaimah Resort‘a bir buçuk saatte geldik. Giriş işlemlerimizi yaptıktan hemen sonra listemizde yer alan Jebel Jais Dağı‘na gittik.

Ras Al Khaimah (Resül Hayme)

GPS konumu: 25.685301, 55.773478 – Sürüş süresi: 1 saat 20 dakika (113 km)

BAE’nin en değişken coğrafyasına sahip emirliği olan Ras Al Khaimah, yüksek dağları, uçsuz bucaksız çölleri ve tropikal sahil şeridini bir arada barındıran bir yer. Burada yapılacak bir tatil, sunduğu birbirinden farklı seçenekleriyle zamanın tahmin ettiğinizden de hızlı aktığının kanıtı aynı zamanda.

Kalabalık ve hızlı Dubai’nin bütün yorgunluğunu almak için ideal bir tatil cenneti. Zengin tarihi ve kültürel geçmişiyle de gelenleri büyülüyor. Macera arayanlar, yalnız kalmak isteyip sessizliğe bürünenler ya da ailesiyle lüks bir tatil geçirmek isteyenler yılın büyük bölümünde buraya akın ediyor.

Waldorf Astoria, Ritz-Carlton gibi dünya markalarının da bu bölgeyi seçmesinin en önemli nedeni sunduğu farklı tatil seçenekleri.

Ras Al Khaimah’ı cazip kılan nedenlerden biri de Dubai’den karayolu ile yaklaşık bir buçuk saatlik mesafede oluşu.

Jebel Jais Dağı

GPS konumu: 25.944269, 56.147613 – Sürüş süresi: 2 saat 17 dakika (180 km)

Sıradaki durağımız 1.934 metre zirvesiyle BAE’nin en yüksek dağı Jebel Al Jais. Dağa çıkan oldukça virajlı bir yol var. İki çıkış bir iniş şeridi ve birer şeritlik emniyet hattı bulunan yolda hız kesmeden, hatta frene bile basmadan zirveye ulaştık.

Yol üstünde farklı yüksekliklerde bulunan sekiz izleme noktasından birbirinden değişik muhteşem dağ manzarasını izlemek mümkün. 1800 metreye çıktığımızda dağın en güzel gözlem noktasında durduk. Her gözlem parkında küçük kafeteryalar ve tuvaletler var. Aslında yol devam ediyordu ve sonunda dünyanın en uzun çelik halat hatlı uçuş noktası vardı. Bir ucu zirvede diğer ucu vadide olan bu uzun hatta uçmak başka hiçbir şeye benzemiyor. Onları uzaktan seyretmek bile adrenalini arttırmaya fazlasıyla yetti.

BAE ve Umman arasında köşede bulunan Jebel Al Jais, sadece en yüksek zirve değil BAE’nin en soğuk yerlerinden. Sahil ile zirve arasında belirgin bir ısı farkı vardı. Yol boyunca 30 derece olan hava sıcaklığı burada 10-15 derece düştü. Bazı günlerde hava karardıktan sonra ısının sıfırın altına düştüğü oluyormuş. Yıl boyu 25 derecenin altını göremeyen bizler için İsviçre Alplerine tırmanmak gibi bir duygu…

Zirvede bizden başka turist yoktu. Gelen birkaç yerel aile kilimlerini sermiş çaylarını yudumluyordu. Bazıları uzun beyaz elbiseleriyle yol kenarında yürüyüşe çıkmıştı.

Zirveden inip kalacağımız otele yerleştik ve burada bir gün araba ve yoldan uzakta, sahildeki palmiye ağaçlarının gölgesinde zaman geçirdik.

Fujairah (Fucayra)

GPS konumu: 25.125387, 56.34368 – Sürüş süresi: Ras Al Khaimah’dan 1 saat 21 dakika (102 km)

25 Kasım’da Fujairah’a doğru yola çıktık. Bir buçuk saatlik yolculuktan sonra Hacer Dağları’nın çorak yamaçları sahile doğru uzanırken BAE’nin yedi emirliğinden biri olan Fujairah ile karşılaşılaştık. Uzaktan şehir merkezinin yüksek katlı binaları göze çarpıyordu

Doğu kıyısındaki tek emirlik olan Fujairah, Hacer Dağları ile temiz bir sahil şeridi arasında yer alıyor. Dalış ve su sporları için uygun emirliklerden biri olarak tanınıyor. BAE’nin en iyi şnorkelli yüzme noktalarından biri olan Snoopy Adası bu emirliğin sınırları içinde. Sahilde birbirinden cazip konaklama tesisleri, yürüme yolları ve kafeleriyle hafta sonu için ideal kaçış noktalarından biri…

Küçük kalesini geçip sahile ulaştığımızda Corniş yolu başlıyor. Bu yol şehir halkının akşam saatlerinde yürüdüğü, deniz esintisini hissettiği bir buluşma noktası, aynı zamanda şehrin en popüler merkezi.

Emirliklerin geri kalanından Hacer Sıradağları tarafından ayrılmış olan Fujairah, Umman Körfezi’nde bozulmamış bir doğal güzelliğe sahip. Burası güneydoğu Arap Yarımadası’ndan gelen göçmenlerin ilk evi olarak biliniyor.

Tarih meraklıları için pek çok ilginç yer var burada. Bir zamanların geleneksel balıkçı köyünün çevresinde antik kalıntılar görmeye değer. Yaklaşık 300 yıllık eski kale, şehri işgalcilerden korumak için kullanılmış. Şimdilerde şehrin yakın geçmişinin bir hatırlatıcısı olarak yükseliyor. Arkeolojik kalıntılar bu bölgedeki insan varlığının Demir Çağı’na kadar uzandığını gösteriyor. Bulunan eserler şehir müzesinde sergileniyor.

Kültür Merkezi olarak düzenlenen Fujairah Heritage Village, Emirlik sakinlerinin geleneksel yaşam tarzını, evlerini, tarım araçlarını, yemek pişirme gereçlerini ve sulama sistemlerini tasvir ediyor.

1670 yılında inşa edilen Fujairah Kalesi, BAE’nin en eski kalesi… Üç ana bölümden oluşan kerpiç bir yapı, aynı zamanda şehir yöneticilerinin yaşam alanıymış. Fujairah Müzesi, ziyaretçileri 300 yıllık geçmişe götürüyor. Sergide, Bitnah ve Qidfa’daki arkeolojik kazılarda bulunan eserler var. Kase olarak kullanılan 2200 yıllık devekuşu yumurtası da müzenin önemli eserlerinden.

Hatta

GPS konumu: 24.798325, 56.115819 – Sürüş süresi:  1 saat 46 dakika (157 km)

BAE topraklarında Basra Körfezi’nden Umman Körfezi’ne doğru yol alırsanız karşınıza Hatta adında dağlık bir bölge çıkar. Burası şehir kalabalığından kaçan Dubaililerin hafta sonları akın ettiği yerlerden biri. Dağlık bölge aynı zamanda doğa yürüyüşü tutkunlarının vazgeçemediği bir bölge. Hatta, kültürel ve arkeolojik mirası ile biliniyor.

Hatta’nın en fazla ziyaret edilen yerlerinden biri de barajı. Buraya yapılan gezilerde ziyaretçiler baraja uğramadan dönmüyor. Bunun nedeni manzarası ve serin havası. Barajda kano gezileri yapılıyor, çevresinde de dağ bisikletleri için uygun yollar da var.

Hacer Dağları’nın eteklerinde saklanan bu küçük kasabanın tarihi 3.000 yıl öncesine dayanıyor. Kültürel Miras Köyü’nde eski günlerin yaşamı canlandırılmış.

Bizi Hatta’dan daha çok etkileyen yolu oldu. Dağlık bölgenin çölle birleştiği yerlerde muhteşem manzaralar var. Dev dağlara tırmanan ve yakın bir gelecekte bu dağları yutması muhtemel çölün görüntüsü özellikle günbatımına yakın saatlerde kaçırılmamalı…

Hatta dönüşünde terk edilmiş hayalet kasaba Al Madam’a da uğradık ancak yolun kum tepeleri arasında olması kasabaya ulaşmamızı engelledi. 4×4 araçlarla tekrar ziyaret edilmesi gereken bir yer.

Yol üzerinde Mleiha’da durduk. Burası aynı zamanda BAE’nin MÖ 2.300’e kadar uzanan en eski yerleşim yerlerinden birine de ev sahipliği yapıyor. Arkeoloji Merkezi’nde Paleolitik, Neolitik, Bronz, Demir, İslam öncesi, İslami ve modern çağlarda bölgedeki yerleşimciler hakkında bilgi edindikten sonra Dubai’ye devam ettik.

Al Ain

GPS konumu: 24.22265, 55.7651 – Sürüş süresi:  2 saat 22 dakika (178km)

26 Kasım sabahı Dubai’den’den Al Ain’e doğru yola çıktık. Ancak hedefe varıp varamayacağımız belli değildi. Nedeni koronavirüs salgını nedeniyle Abu Dabi sınırları içinde kalan her yerin pozitif Covid-19 testi istemesi. Biz bu testi nasıl olsa yol üstünde bulunan bir merkezde yaptırabileceğimizi düşünüyorduk. Oysa önceden test için internetten randevu almak gerekiyormuş. En erken randevunun birkaç hafta sonra olduğunu öğrendiğimizde başka bir yol deneyip Al Ain’deki test istasyonundan randevu aldık. Tabi, karayolundaki polis kontrol noktasında test sonucumuz olmadığından Al Ain’e gidemeyeceğimiz söylendi. Neyse ki aynı noktada 10 dakikada sonuçları açıklayan bir test merkezi varmış. Testleri olup Al Ain’e doğru yolumuza devam ettik.

BAE’de sadece bir yol gezisi hakkınız varsa Al Ail için kullanın. Çölü, cetvelle çizilmiş pürüzsüz bir karayolunu geçip uçsuz bucaksız Rubülhali‘nin kenarındaki bu şehre varacaksınız.

Al Ain’i gördükten sonra BAE hakkındaki bazı önyargılarınız değişebilir. Her yönden çölle bağlı olan BAE, yeşillikleriyle pek tanınmaz. Çölün sarı rengi ülkenin neredeyse her yerine hâkim. Bir bölge bu tanımın dışında kalıyor: Al Ain.

BAE’nin tek UNESCO Dünya Mirası olan Al Ain 3000 yıllık bir sulama sistemine sahip uçsuz bucaksız yeşillikleriyle gerçek bir vaha.

Al Ain, BAE’de uzun yol gezilerinin de vazgeçilmez bir durağı. Görkemli bir dağı var. Şehrin tasarımı en ince detaylar düşünülerek hazırlanmış ve ortaya BAE’nin en düzenli kenti çıkmış. Al Ain’e vardığınızda, keşfedilecek güzel kaleler, hurma bahçeleri ve vahalar sizi bekliyor olacak. Tarihe meraklıysanız Hili Arkeoloji Parkı’nda, Tunç Çağı’ndan kalma mezarları ziyaret edebilirsiniz. Bölgenin antik tarihine kısa bir bakış için Jebel Hafeet Mezarları’na da bakabilirsiniz.

“Bahçe Şehri” olarak da bilinen vaha şehri, Abu Dabi’nin en yüksek zirvesi Jebel Hafeet’e ev sahipliği yapıyor. Buraya kadar geldiyseniz bu dağı görmeden dönmeyin. BAE’nin Umman ile paylaştığı Hacer sıradağlarının bir parçası olan Jebel Hafeet’e çıkan 14 km uzunluğundaki yolda birkaç izleme noktası var ve her biri başka bir manzarayı görüyor. Bu dağ aynı zamanda vahşi hayvanlarıyla da ünlü. Yarasalar, tilkiler, yılanlar ve kertenkelelerle karşılaşabilirsiniz…

Al Ain’de ziyaret edilmesi gereken iki önemli durak var. Bunlardan biri BAE Devlet Başkanı Khalifa bin Zayed Al Nahyan’ın doğum yeri olan Qasr Al Muwaiji kalesi. Özenle restore edilmiş kalede Abu Dabi’nin yönetici ailesinin hikayesine tanık olabilirsiniz.

Diğer durak elbette Al Ain Vahası. 147.000 hurma ağacı ve meyve ağacının gölgelediği yolları ile bu vaha sadece Al Ain’in değil ülkenin de en çarpıcı yeri.

Liwa Vahası

GPS konumu: 23.135834, 53.788105 – Sürüş süresi: Abu Dabi’den Liwa’ya 2 saat 34 dakika (233km)

Sonsuz bir yolda size eşlik eden favori melodilerinizle çölde yol almak ister misiniz? Cevabınız evetse Liwa’nın uçsuz bucaksız yolu size göre…

BAE’deki yolculuğumuzu Rubülhali Çölü‘nün kenarına yaklaşmadan bitirmeyi düşünmüyorduk. Çölün tamamını görmemiz imkânsız olsa da ucunda durup önümüzde uzanan dev kum denizini seyretmeden eve dönmeyecektik. Bunun için hava şartları elverişliydi, sıcaklık 30-35 derece arasında seyrediyordu. Burası için kış anlamına gelen bu şartlarda çöle yaklaşabilir, en azından havasını soluyabilirdik. Aracımız kiralıktı, yani aklımıza takılan tek konu araçta oluşabilecek bir arızaydı. Bunun anlamı en az bir geceyi çölde geçirmek demekti. Otel ya da yerleşim merkezi bulunmayan bir coğrafyada bunun ne demek olabileceğini düşünmek bile bizi korkutuyordu.

Riskleri göze alıp 28 Kasım’da Abu Dabi’den Liwa Vahası’na doğru yola koyulduk. Liwa, Rubülhali Çölü’nde gidilebilecek en uç noktaydı. Ondan sonrası insan elinin değmediği, kimsenin adım atmaya cesaret edemediği bir çöldü.

Abu Dabi’nin son binalarını da geride bıraktıktan sonra önümüzde dümdüz bir karayoluyla uzanıyordu. İki şeritli yolda yaklaşık 2 saat boyunca direksiyonu kıpırdatmadan gidecektik.

Etrafta kum tepecikleri ve 50 kilometrede bir benzin istasyonu dışında hiçbir şey yoktu. Hatta yolda bizden başka doğru dürüst araç bile göremedik. Birkaç kamyonu geçme dışında direksiyonu hiç oynatmadım. 100 kilometreyi aşmadan, aracı da fazla zorlamadan Liwa’ya ulaştık.

Burası bir vaha ama bugüne dek gördüğümüz vahalardan biraz farklı. Hurma ağaçları sarı kum tepeciklerinin arasından görülebilen hayatın kanıtları ama bu bahçelerin hemen yanında yüksekliği 300 metreyi bulan dev kum dağları başlıyor ve bu manzara yol boyunca devam ediyor. Bölgenin en yüksek kum tepeleri Tal Moreeb’e devam ederken yolda bir polis noktasında daha ileri gidemeyeceğimiz söyledi. Nedenini öğrenemesek de çok yaklaştığımız dev kum dağlarının bulunduğu Tal Moreeb’i göremeden geri dönmek zorunda kaldık.

Liwa her şeyden uzaktaydı, hatta bu dünyadan da uzakta yabancı bir gezegenden bir parça gibiydi.

Not: Bölgeyi ziyaret edeceklere, özellikle çölde konaklamak isteyenlere Anantara’nın lüks Qasr Al Sarab Desert Resort’unun fiyatlarına bakmaları tavsiye edilir.

Abu Dabi

Modern ve kozmopolit yapılarıyla BAE’nin kültürel kalbi ve başkenti Abu Dabi, geleceğin teknolojik kent örneğini geçmişle bağlantılarını koparmadan ziyaretçilere sunuyor.

Zengin mimari yapılar çölün denizle buluştuğu bu noktada buluşuyor. Dubai’nin baş döndüren parıltısından uzak bir dünya olan başkent, dünyanın önde gelen yapılarına da ev sahipliği yapıyor. Louvre müzesinin muhteşem kubbesi, nefes kesen Şeyh Zayed Camii ile bu şehirde buluşuyor.

Gelenek ve kültürün yanında heyecan da var… Grand Prix F1 pisti, Ferrari World ve Yas Adası‘nın eğlence dolu dünyası Abu Dabi’yi ziyaret edenlere unutulmaz imkanlar sunuyor. Sakin ve sessiz bir tatil arayanlar için de dünyanın başka hiçbir yerinde göremeyeceğiniz fırsatları var bu şehrin. Issız çöller, yemyeşil vadiler birkaç saat uzaklıkta sizi bekliyor.

Şeyh Zayed Camii

Etkileyici ve ilham verici Şeyh Zayed Camii, sadece BAE’nin değil dünyanın da modern mimarı tasarımları arasında çarpıcı bir örnek. Burası dünyanın en büyük camilerinden biri ve İslam ile diğer dünya kültürleri arasındaki etkileşimleri yakalayan tek cami olarak anılıyor.

Caminin yapımı için hiçbir masraftan kaçınılmamış. Amaç mükemmeli yaratmak olunca para sorun olmamış. BAE’nin kurucusu Şeyh Zayed bin Sultan Al Nahyan bu caminin farklı Müslüman medeniyetlerinin mimari tarzlarını birleştirerek inşa edilmesini istemiş. Ortaya çıkan sonuç gerçekten misafirperver ve ilham verici olmuş.

Bugün bu cami kültürel çeşitliliğin bir simgesi kabul ediliyor. Caminin mimarları, diğer İslam ülkelerinin yanı sıra Türkiye, Fas, Pakistan ve Mısır’ın bazı bölgelerinden alınan tasarım fikirleriyle İngiliz, İtalyan ve Emirliğin dini yapılarından esinlenmiş. Sonuçta nefes kesici, ışıltılı bir mimari harika ortaya çıkmış.

Abu Dabi’deki en büyük cami olan Şeyh Zayed Ulu Camii, Osmanlıdan Mısır’a, Fas’tan Güney Asya’nın Babür hanedanlığına kadar geçmişin tüm büyük İslam imparatorluklarına mimari bir selam gönderiyor ve bu selam beyaz mermerleriyle simgeleniyor.

Her gün 55.000’e kadar ibadet eden ve ziyaretçiyi ağırlayabilen cami, en büyük el dokuması halısı ile Guinness Dünya Rekoru sahibi, aynı zamanda bir camideki en büyük avizeye sahip. Kubbelerinin boşlukları, altın varakla boyanmış kaligrafiyle süslü.

Louvre Abu Dabi

Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti Abu Dabi, mimari tasarımın seçkin örnekleriyle süslü bir kent. Dünyanın en yüksek gökdelenlerinden bazılarını barındıran çarpıcı bir silueti ve hayal gücünün sınırlarını zorlayan mimari harikalara sahip bu kent yenilikçi binalar ile de dikkat çekiyor. İlk dairesel gökdelen, 300 metreyi aşan ilk bina bu kentte yer alıyor. Eğer mimarlıkla ilgiliyseniz bu kentte dolaşmaktan keyif alacaksınız. Kentin farklı noktalarında birbirinden ilginç binalarla karşılaşacaksınız. Bunlardan biri kuşkusuz Abu Dabi’deki Louvre Müzesi.

Abu Dabi hükümeti, Fransa’daki Louvre ile imzaladığı anlaşmayla şehri Orta Doğu’nun kültür başkentlerinden birine dönüştürmeyi planlamış ve Louvre Abu Dabi, 2017’de kapılarını açmış. Şehrin açılması planlanan mega müze projelerinden ilki ve Abu Dabi’nin kültürel gururu olan müzenin nefes kesen salonuna adım attığımızda bu binanın ayrıcalığı hemen hissettik. Abu Dabi’deki Louvre Müzesi’nde farklı kültürlerden birbirinden ilginç eserler sergileniyor ama müzenin en ilgi çeken eseri kuşkusuz binanın kendisi.

Louvre Paris’in kardeş müzesi Louvre Abu Dhabi’nin modern mimarisi Pritzker Ödüllü mimar Jean Nouvel’in tasarımı. Bina hem İslami hem de Arap tasarımlarından esinlenmiş. Güneşin süzülmesine izin veren ağ desenli kubbesiyle ünlü müzede dünyanın dört bir yanından gelen sanat eserleri sergileniyor. Saadiyat Adası Kültür Bölgesi’nde yer alan Louvre Abu Dabi 24.000 metrekarelik bir alana sahip.

Ferrari Dünyası

Hepimizin yaşamda biraz adrenaline ihtiyacımız var ama Ferrari Dünyası size hayatınızda yaşamadığınız adrenalini fazlasıyla vermeye hazır. Dünyanın en büyük kapalı tema parkı olan Ferrari World, Ferrari’den ilham alan heyecan verici araçların, mağazaların ve kafelerin tadını çıkarma mekânı.

Burada adrenalin arttıran çok sayıda atraksiyon var ama içlerinden birinin dünyada eşi benzeri yok. Formula Rossa hız treni, 5 saniyede 240 kilometreye çıkan anormal bir macera. Nefes almaya bile fırsat bulamadan bambaşka bir alemin kapıları aralanıyor.

Dünyanın en büyük yüksek ve en dik sürüşlerinden Flying Aces de burada… Turbo Track‘in sıfır yerçekimi düşüşü denemeye değer. Parkta bulunduğumuz süre boyunca birbirinden heyecanlı etkinlikleri hiç sıra beklemeden deneme imkânımız oldu. Nedeni bir sonraki hafta başlayacak olan uzun ulusal bayram. Herkes hazırlıklarını ve tatilini bu bayrama göre ayarlamıştı ve tatil öncesi park adeta ıssızdı.

Warner Bros World

Sadece çocuklara değil kalbinde çocukluğunu taşıyanlara da sürprizler var burada. Onlardan biri de Warner Bros parkı. Çizgi film kahramanlarıyla unutulmaz anlar yaşamak isteyenler, burada unutamayacakları sürprizlerle karşılaşacak, zamanın hızını burada fark edecek.

Etihad Kuleleri

DBI Design tarafından 2011 yılında tamamlanan Etihad Kuleleri, Abu Dabi’nin en tanınmış siluet yapılarından. Emirates Palace otelinin karşısında bulunan konumu dışında en önemli özelliği uzaktan bakıldığında birbirine benzer gibi görünse de tamamen farklı beş kuleden oluşması. Kuleleri ziyaret edenler Abu Dabi’nin kraliyet sarayı ve Basra Körfezinde inşa edilmekte olan insan yapımı adaları seyredebilir.

Plaj keyfi

Denize girmek isteyenler uzak plajlara gitmek zorunda değil çünkü Abu Dabi’nin dört bir yanı tertemiz plajlarla çevrili. Bunların en popüler olanları Saadiyat Adası, Al Bateen, Korniş ve Hudayriat Adası’nda… Hepsi temiz ve hepsi ücretsiz.

FOTOĞRAFLAR

Geçtiğimiz yerlerden görüntüleri burada bulabilirsiniz.

Anahtar Kelimeler: Birleşik Arap Emirlikleri, Birleşik Arap Emirlikleri Seyahati, BAE, BAE araba yolculuğu, Abu Dabi, Dubai, Dubaililer, Sharjah, Ajman, Umm Al Quwain, Şakira, Ras Al Khaimah, Resül Hayme, Waldorf Astoria Ras Al Khaimah, Ritz-Carlton Ras Al Khaimah, Jebel Jais Dağı, Fujairah, Fucayra, Fujairah Kalesi, Hatta BAE, Hacer Dağları, Mleiha BAE, Al Ain VAhası, Jebel Hafeet, Dağı, Liwa Vahası, Rubülhali Çölü, Tal Moreeb, kum tepeleri, çöl yolculuğu, çölde araba kullanmak, Şeyh Zayed Camii, Louvre Abu Dabi, Ferrari Dünyası Abu Dabi, Warner Bros World, Saadiyat Adası, Al Bateen, Korniş Yolu,Hudayriat Adası

Önceki Yazı

Alice ve harikalar diyarı

Sonraki Yazı

Altına hücum