
Remzi Gökdağ, gazetecilikten yazarlığa uzanan kariyerinde, kaleme aldığı dört kitapla tanınıyor: Başka Şehirler, Sevgili İstanbul, Amerikan Medyası’nda 11 Eylül ve Park Otel Olayı.
1968’de İstanbul’da doğdu. 1989 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde muhabir olarak gazeteciliğe başladı. 1992’de yayınlanan haberleriyle “Çetin Emeç Gazetecilik Ödülü” ve “Çağdaş Gazeteciler Derneği” ödüllerini kazandı.
Kariyeri boyunca çeşitli gazete ve dergilerde çalıştı. ABD’de USA Turkish Times Gazetesi‘nin kuruluşunda yer alarak Genel Yayın Yönetmenliği görevini üstlendi.
1992’de İstanbul’da işlenen bir kent suçunu “Park Otel Olayı” adıyla kitaplaştırdı. 11 Eylül saldırıları sonrası gözlemlerini aktardığı Amerikan Medyası’nda 11 Eylül kitabı 2001’de, eski İstanbul’u 20 efsane isimle yaptığı röportajlarla anlattığı Sevgili İstanbul 2015’te ve farklı şehirlerden izlenimlerini paylaştığı Başka Şehirler 2019’da okurla buluştu. Son iki kitabının İngilizce baskıları “Dear Istanbul” ve “Following Footsteps“, 2025’te yayımlandı.
İstanbul dışında Los Angeles, Moskova, Zürih ve Dubai gibi şehirlerde de yaşamış olan Remzi Gökdağ, fırsat buldukça dünyayı keşfetmeye ve yazmaya devam ediyor.
Benim hikâyem 1968’de Beşiktaş’ta başladı. İstanbul’un o kalabalık, büyüleyici sokaklarında büyüdüm. Yirmi bir yıl sonra Cumhuriyet gazetesinin kapısından içeri adım attım. O anı dün gibi hatırlıyorum; hevesliydim, meraklıydım, çok acemiydim ama hakikatin peşine düşmeye de hazırdım. Zamanla yarışıyorduk, yazdığımız her satırın dünyayı değiştirebileceğine inanıyorduk.
O yıllarda onca haber arasında, Park Otel bende ayrı bir iz bıraktı. Tek bir bina üzerinden İstanbul’un geçmişle gelecek arasında sıkışmış ruhunu görmek, bana bu şehrin kalbine açılan bir pencere sundu. O binanın gölgesinde, İstanbul’un geçmişi ile modern yaşamı arasındaki ezeli mücadele sergileniyordu. Koruma ve ilerlemenin o bitmeyen dansıydı bu. İstanbul’un çelişkileriyle derin bir bağım olduğunu o günlerde fark ettim.
Yıllar içinde bende de değişiklikler oldu. Hızlı haber akışı, artık daraltmaya başlamıştı. Basın toplantılarından alınan kuru cümleler yetmez oldu. Muhabirlikten memnundum ama anlatmak istediğim hikâyelere bir türlü sıra gelmiyordu. Asıl tatmini, sokakta karşıma çıkan bir insanın hikâyesinde, bir kafede kulağıma çalınan bir cümlede, başka kültürlerin ince ritimlerinde bulduğumu fark ettim. Sonunda o kaçınılmaz kararı aldım ve gazeteden istifa edip ABD’ye gittim. Beni hep kenardan çağıran uzun soluklu hikâyelerle artık baş başaydım. İstanbul evim olmaya devam edecekti ama başka şehirlerin nasıl nefes aldığını da görecektim.
İlk durak Los Angeles oldu. Geniş bulvarlarında hayallerin ve hayal kırıklıklarının yan yana yürüdüğüne tanık oldum. Ardından Moskova… Bazen yabancı bazen tanıdık hissettiren enerjisiyle tarihsel mücadelelerin şehri. Zürih’te ise dinginlik ve sessizlik bana çok şey öğretti; belki de en çok orada durup dinlemeyi öğrendim. Ve Dubai… Geleceğin önceliğini geleneğin gölgelerinde saklayan, hırsın, lüksün güneşle parladığı şehir.
Bu şehirlerde yaşamak beni dönüştürdü. Yazıma da yansıdı. Coğrafyanın insan kaderini şekillendirdiğini, siyasetin günlük hayatın ayrılmaz parçası olduğunu, umudun bulunduğunuz yere göre şekillendiğini fark ettim. Her siluetin bir hikâye, her mahallenin bir kalp atışı olduğunu, tanıştığım her insanın aslında anlaşılmayı bekleyen koca bir evren taşıdığını bu şehirlerde öğrendim.
Gazetecilikten gezgin bir hikâye anlatıcısına dönüşmek hiç kolay olmadı. Gazetecilik bana doğruluk, netlik, disiplin öğretti. Ama seyahat bana kesinliklerin çözüldüğü, hakikatlerin çoğaldığı bir alan açtı. Bir yandan gazeteciliğin titizliğini korurken, diğer yandan insan hikâyelerinin belirsizliğine ve merakına yöneldim.
Bugün beni motive eden şey sadece merak değil. Bu parçalanmış ama aynı zamanda birbirine bağlı dünyada, bizi ayakta tutacak hikâyelere ihtiyacımız olduğuna inanıyorum. Manşetlerden çok, hayatın kenarında duran ama insanlığımızı hatırlatan hikâyelerin peşindeyim. Moskova’da bana kendi büyükannemi hatırlatan yaşlı bir kadın, Dubai’de lüks ile tevazunun çatışması, İstanbul’da bir dükkândan sokağa taşan yanık bir melodi, Los Angeles’ta hayallerinin peşinden koşan bir sokak sanatçısı… Hepsi aslında aynı şeyi söylüyor: Ortak hayat hikayelerimizi, tesadüfleri, tarihi ya da kaderi…
Bugünlerde kendimi geleneksel anlamda bir muhabirden çok, insan hikayelerinin bir tercümanı olarak görüyorum. Yaşanmış anları alıp, onları başkalarının ufkunu genişletecek şekilde anlatmaya çalışıyorum.
Yaşadığım her şehir sadece bilgimi değil, duygularımı da şekillendirdi. Farklılıkların uçurum gibi göründüğü yerlerde bile ortak insan deneyimlerinin hep var olduğunu gördüm. Şimdi, o izleri takip ediyorum ve ardında yatan hikâyeleri merak ediyorum.
Cumhuriyet’teki o genç muhabirden bugüne uzanan yolculuğum bilinçli seçimler ve mutlu tesadüflerle dolu. Değişmeyen tek şey, insan hikâyelerinin önemine olan inancım. Bugün beni ilgilendiren hikâyeler başlıklardan, rakamlardan çok daha fazlası. Direnci, dönüşümü, bağlantılarımızı anlatan hikâyeler… Kendimizi ve birbirimizi anlamanın en güçlü yolu da bu değil mi zaten?
İşte bu yüzden anlatmaya devam ediyorum. Tanıdık ile yabancı arasındaki boşluğu doldururken, sadece mesleğimi değil, amacımı da buluyorum. Yaşadığım şehirler, çıktığım yolculuklar ufkumu genişletiyor. Her hikâye kimliğime yeni bir renk, yoluma yeni bir ışık katıyor. Ve ben bu ışığı paylaşmak için buradayım.
1987 yılında İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde eğitimime başladım. 1989’da ise Cumhuriyet Gazetesi İstanbul Haber Servisi’nde muhabir olarak gazeteciliğe adım attım. Bu dönem, mesleğe duyduğum tutkunun ve gerçekleri arama isteğinin başlangıcıydı. 1993 yılında Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Çetin Emeç Gazetecilik Ödülü’nü kazandım; bu ödüller, yaptığım işte ne kadar yol katettiğimin güzel bir göstergesiydi.
1994’te Cumhuriyet’ten ayrılarak Yeni Yüzyıl gazetesinde yeni bir döneme başladım. Orada farklı deneyimler yaşadım ve mesleğimde yeni ufuklar açıldı. 1996’da Los Angeles’a taşındım ve dijital gazetecilik, web tasarımı ve yayıncılık alanlarında çalışmaya başladım. O dönemde online gazeteciliğin ilk heyecan verici adımlarını attım ve internetin sunduğu yeni olanaklarla haber üretmeyi öğrendim.
1998 yılında Moskova’da muhabirlik yaptım. Radikal Gazetesi ve Kanal D’ye haberler göndererek gelişmeleri Türkiye’ye taşımaya çalıştım. 1999’da tekrar ABD’ye dönerek Los Angeles’ta uzun yıllar yaşadım. 2005 yılında USA Turkish Times Gazetesi’nde Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yaptım ve bu süreçte Türk diasporasının sesini güçlü şekilde duyurduk.
2008’de İstanbul’a döndüm ama çok kısa bir süre sonra 2009 yılında Zürih’e taşındım. İsviçre’de hem geleneksel medyaya alternatif projeler geliştirdim hem de bazı haber ve medya portallarını hayata geçirdim. Cumhuriyet Gazetesi için haftalık yazılar yazdım. 2013’te İstanbul’a yeniden döndüm ve 20 kişiyle yaptığım röportajları derleyerek Sevgili İstanbul adlı kitabımı kaleme aldım. Kitap 2015 yılında yayımlandı.
2018’de Dubai’ye taşındım. Çölün sıcak havası ve şehirde yaşadığım deneyimler beni etkiledi; bu dönemde yazdığım Başka Şehirler kitabı 2019 yılında yayınlandı. Hâlen Dubai’de yaşıyorum ve dünyayı, insanları ve hikayeleri keşfetmeye; yazmaya devam ediyorum.
2018’de Dubai’ye taşındım. Çölün sıcaklığı, rüzgârın taşıdığı baharat kokuları, şehrin kendine özgü ritmi beni etkiledi. O dönem kaleme aldığım Başka Şehirler, 2019’da yayımlandı. O günden bu yana hâlâ Dubai’deyim; dünyayı, insanları ve hikâyeleri keşfetmeye, gördüklerimi ve hissettiklerimi kelimelere dökmeye devam ediyorum.
Tüm bu maceraların ardında görünmez gücün, sessiz bir mimarın adını anmadan olmaz. O isim Yelda’dır… Sadece yanımda değil, kalbimin en derin köşesinde taşıdığım bir yol arkadaşıdır kendisi. Seyahatlerimizin rotalarını, biletlerden konaklamaya, şehirlerin sırlarla örülü güzergâhlarına kadar titizlikle planlar… Fakat gariptir, hiçbir zaman çizdiğimiz rotaya uymadık. Asıl güzellikler kaybolmanın gölgesinde saklıdır.
Yelda, sadece seyahatlerimde değil, hayatımın her alanında en büyük destekçim, ilham kaynağım, pusulamdır. Onunla yürüdüğüm yollarda, dünyanın en tenha köşelerinde bile evi hissederim. Zaten gerçek yol arkadaşı, yalnızca varış noktalarında değil, belirsizliğin tam ortasında da seni yalnız bırakmayandır. Ve insan, “yol arkadaşım” diyebileceği birine sahipse, dünyanın en mutlu insanıdır.
Hayat, uzun yolculuktur; yazgımız sürekli kaybolmakla sınanmaktır. Yanındakine güvenebiliyorsan, görünmeyen haritanın ta kendisi odur.
1 – FOLLOWING FOOTSTEPS 2025 (BAŞKA ŞEHİRLER)
2019 yılında yayınlanan Başka Şehirler‘in İngilizce tercümesi.
Tarih sayfalarında kalan bazı olayları tekrar hatırlamamızı sağlayan kitap, aynı zamanda şehirlerin geçmişinde iz bırakan kişilerin yaşamlarından da kesitler sunuyor. Her şehre efsane bir isim rehberlik ediyor. Onların hikayeleri, yaşadıkları yerlerde kalan izlerle hatırlanıyor.
ISBN: 9789753903967
DEAR ISTANBUL 2025 (SEVGİLİ İSTANBUL)
2015 yılında yayınlanan Sevgili İstanbul‘un İngilizce tercümesi.
Sevgili İstanbul ile İstanbul’un geçmişine masal tadında bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız? Unutulan İstanbul’un görgü tanıklarının anlattığı gerçek hayat hikayeleri eşliğinde bir İstanbul masalına ne dersiniz?
AMERİKAN MEDYASINDA 11 EYLÜL | O günlerde ABD’de yaşayan Remzi Gökdağ, 11 Eylül’ü dakika dakika Amerikan medyasından izledi. Televizyon görüntülerini ve haberleri sıcağı sıcağına inceledi. Amerikan televizyonlarıyla Türkiye arasındaki ‘sorumlu yayıncılık’ anlayışını karşılaştırdı. Çalışmalarını Amerikan Medyasında 11 Eylül adıyla kitaplaştırdı.
ISBN: 9789753901741
PARK OTEL OLAYI | 1993 yılına dek İstanbul’da yaşayanlar, yolu bu kente düşenler Ayazpaşa sırtlarında yükselen dev bir beton kütleyleyle karşılaşırdı. Koca bir mahalleyi ezen bu devin adı Park Otel’di.
ISBN 9789757787143
TRT Kent Radyo’nun konuğu Sevgili İstanbuldu. Röportajı buradan okuyabilirsiniz.
TRT Radyo 1’de Sevgili İstanbul kitabı hakkında konuştuk. Röportaj burada.
I was born in 1968 in Beşiktaş, Istanbul, a city full of history and life. Growing up there, I learned that every place and every person has a story to tell. Istanbul taught me that life is made up of many small moments, each important on its own, and that behind history are real people with real experiences.
I studied Journalism at Istanbul University because I wanted to understand the world better and share its stories. In 1989, I started working as a reporter for Cumhuriyet, where I learned that journalism is not just about reporting facts, but about listening carefully to the people and stories behind those facts. I received awards for my work, but more than that, I learned the importance of paying attention to what often goes unnoticed.
Over the years, my path has carried me through newspapers, television studios, and across continents but the work that matters most to me has taken the form of books: Başka Şehirler (Following Footsteps), Sevgili İstanbul (Dear Istanbul), Park Otel Olayı, and Amerikan Medyasında 11 Eylül. These books are not just about events but about personal memories and history mixed together to help readers understand the world better. Each is a fragment from my journeys, an attempt to weave personal memory with collective history.
Travel has been very important to me. It is not about running away but about learning, searching, understanding for truth. Every trip has helped me see the world differently—not as a map of countries, but as a place full of people, stories, and moments of light and shadow. From Istanbul to faraway cities, I have learned that true understanding comes in the quiet moments between leaving one place and arriving at another.
I see myself as someone who is always searching—not for easy answers, but for deeper questions. Every journey, every quiet moment, every small connection has shaped my work. My writing is a reflection of the beauty of life, seen through open eyes and an open heart. What I try to offer my readers is not certainty, but vision—an invitation to see the world as it truly is: layered, fragile, luminous.
When you read this, you are walking with me—seeing the world through the moments of doubt, wonder, and hope that shape a life spent trying to understand the meaning behind it all. I am a traveler with a pen, always moving, always listening, and always trying to turn what I see and feel into stories that light up the shadows for a little while.