Bilgi, insan ruhunun derinliklerinde yanan bir ateştir; bir macera, bir arayış… Bu ateşle yanıp tutuşan biri olarak başladım yolculuğa. Muhabirlikten gazeteciliğe, yazarlıktan fotoğrafçılığa uzanan bu serüvende, yaşadığım her an beni ben yaptı. Ama gerçek yolculuk, sadece coğrafyaları değil, kalpleri ve düşünceleri gezmekteydi. Bilgiye varmak değil, onun peşinden yürümek bu yolculuğun asıl anlamıydı.
Kendimi bildim bileli bir gezginim; sadece coğrafyaların değil, hayatın da sınırlarını aşmasını severim. Yeni yerler keşfetmek, tanımadığım insanların yaşamlarından parçalar toplamak beni diri tutar. Her yolculuk içsel bir serüvendir; kendimle yüzleşme, anlam arama çabasıdır.
Gerçekler çok katmanlı, arayışsa sonsuz bir yolculuk. Hayatın kendisi gibi… Bir keşif, bir durmaksızın devam eden öğrenme süreci… Her yeni adım, önceki bilginin sınırlarını zorlayan bir macera gibi.
Kelimelerle, sayfalarla, yollarla, hayatla iç içe, bitmeyen bir keşfin peşindeyim. Bilginin izinde yürürken, gördüğüm her yeni manzara, bana yaşamanın ne denli derin bir serüven olduğunu hatırlatıyor.
Yol devam ediyor. Ve ben her yolculukta öğrenmeye, anlamaya, kendimi bulmaya hazırlanıyorum. Hayat, arayışla güzel, her yeni günde, yaşamanın büyüsüne yeniden başlamakla…
AtlasGlobal’in Glober Dergisi’nin son sayısında Başka Şehirler kitabım hakkında yazıldı. Derginin Yazı İşleri Müdürü Fatih Aça ile gerçekleştirdiğimiz röportajı, ocak ayında AtlasGlobal uçuşlarında “Kendimi bildim bileli gezginim” başlığıyla Türkçe ve İngilizce olarak okuyabilirsiniz. Röportajda, hayatımın bilgi arayışı ve gezginlik ekseninde nasıl şekillendiğine dair samimi ve derinlemesine bir sohbet yer alıyor.
“I’ve been a traveller for as long as I can remember”
Röportaj – Interview: Fatih Aça
Uzun yıllar gazetecilik yapan Remzi Gökdağ, son yıllarda daha çok gezi-anı türündeki kitaplarıyla tanınıyor. Son kitabı Başka Şehirler’de okuru hem mekânsal hem de tarihsel bir yolculuğa çıkaran Gökdağ ile seyahatlerini ve yazarlık serüvenini konuştuk.
In recent years, veteran journalist Remzi Gökdag has become better-known for his memoirs and travel books. We spoke with Gökdag, whose latest work, Following Footsteps, takes the reader on a journey through various times and locales, on everything from his travels to his writing career.

Gazetecilikten yazarlığa geçişiniz nasıl oldu?
How did the switch from journalism to writing come about?
Remzi Gökdağ: Kitap yazmaya başlamadan önce çeşitli gazetelerde muhabir olarak çalıştım. Mesleğim gereği uzun yıllar güncel olayları yakından takip ettim. 1989 yılından bu yana aralıksız yazıyorum. Moskova, Los Angeles ve Zürih’te çalıştım. Bir yıldır ise Dubai’de yaşıyorum. Gazetelerde yayımlanan haberlerin ömrü bir gündür. Bu nedenle peşinden koştuğum önemli konuların kalıcı olması için yazılarımı kitap haline getirmeye başladım: İlk kitabım Park Otel Olayı, 1992’de yayımlandı. 11 Eylül olaylarından sonra ise medya kuruluşlarının terör saldırılarına yaklaşımını inceleyen Amerikan Medyasında 11 Eylül isimli ikinci kitabımı yazdım. Tarihin değiştiği günlere tanık oluyorduk ama basının bu büyük olaya yaklaşım tarzı gündem yoğunluğu nedeniyle kimsenin ilgisini çekmiyordu.
Before I became an author I worked as a reporter for a number of newspapers. As a requirement of the job, I spent years keeping up with daily events. I’ve been writing non-stop since 1989, working in Moscow, Los Angeles, and Zurich. I’ve been living in Dubai for one year, now. News stories you write in a newspaper have a life-span of just one day, so I started compiling the most important stories I had pursued into books to make them more lasting. My first book, The Park Hotel Event, was published in 1992. I then wrote my second work, September 11 in the American Media, which sought to investigate how media companies dealt with the 9/11 attacks. It seemed that whilst we had indeed witnessed an event that changed the course of history, no-one seemed to wonder about the media’s approach to this big event.

Bir önceki kitabınız olan Sevgili İstanbul’da da İstanbul’u 20 farklı ünlünün ağzından dinlemiştik. Son kitabınız Başka Şehirler’de ise 20 farklı kenti, o kentle özdeşleşmiş 20 ünlü kişi aracılığıyla okuyoruz. Öncelikle böyle bir anlatıyı tercih etme nedeninizi öğrenebilir miyiz?
In your last book, Darling Istanbul, we heard about Istanbul as experienced from 20 famous local residents. Your most recent book, Following Footsteps, meanwhile, deals with 20 other cities from the points of view of 20 of their most famous residents. Can you tell us why you opt for this type of narration?
Remzi Gökdağ: Bir önceki kitabım Sevgili İstanbul’da kentin artık yok olan eski kültürünü ve o günlerin yaşam biçimini aktarmaya çalışmıştım. Adı İstanbul’la anılan 20 efsane isimle röportajlar yapmış ve kitapta onların anılarına yer vermiştim. Eski İstanbul’un çok önemli ayrıntılarını bu sohbetlerde öğrendim. Benim için unutulmaz hatıralarla dolu bir çalışmaydı. Konuştuğum kişilerin bir bölümü artık aramızda değil ama o güzel hatıralar kitabın sayfalarında duruyor. Aslında Başka Şehirler, Sevgili İstanbul kitabının devamı niteliğinde. Sevgili İstanbul’da İstanbul’u 20 kişiyle birlikte gezmiştik. Başka Şehirler’de ise 20 şehri 20 farklı ismin rehberliğinde tanımaya devam ediyoruz. Yolculuğun mekânı değişse de iki kitabın da tek bir ortak özelliği var: geçmişte kalmış, hatta bazıları unutulmuş önemli olayları tekrar hatırlamak. İki kitapta da okurla birlikte zaman tünelinde kısa bir yolculuğa çıkıyoruz. Birinde mekânımız İstanbul, diğerinde dünyanın 20 farklı şehri.
The book prior to my latest release, Dear Istanbul, was my attempt to pass down the old culture of the city and talk about what life used to be like here in former times. I interviewed 20 legendary figures about what came to mind with the word ‘Istanbul’ and made the book all about their memories. I learnt a lot of very important details about old Istanbul from these talks. For me, it is a work full of incredible memories. Many of those I spoke to are unfortunately no longer with us, but their memories live on in the pages of the book. Actually, you could consider Following Footsteps as a continuation, a sequel, to Dear Istanbul. In the latter, we journey through Istanbul with 20 people. In Other Cities we tour 20 more cities guided by 20 other people. Although the locations are different, what unites the two is a remembrance of important events from the past, some well-forgotten. Both books take the reader on a short journey through time. One is set in Istanbul, the other 20 different cities from around the world.

“I make a note of my observations. After experiencing the joy of a moment, you have to record it somewhere. Taking a photo is one way. After a trip, your notes, photos, and memories stay with you. But you have to put these into words soon after.”
20 şehri nasıl seçtiniz? Ve bu şehirleri anlatan kişileri neye göre belirlediniz?
How did you choose which 20 cities you would cover and how did you choose who would best describe them?
Remzi Gökdağ: Listedeki her şehrin ortak özelliği o şehirlerde yaşamış efsane kişiler. Bazen kişilere göre şehirleri seçtim bazen de şehirler o isimleri ön plana çıkardı. Örneğin Paris’i yazarken esinlenebileceğim yüzlerce isim vardı. Her biri Paris’e kalıcı etkiler bırakmış kişilerdi ama ben fotoğrafçı Robert Doisneau’yı seçtim. Aslında onu ben değil, Paris seçmişti. Âşıklar kenti, kitaba bu ünlü fotoğrafçının objektifi aracılığıyla girdi. Berlin’i yazarken Duvar’ın yıkılış hikâyesindeki insani ayrıntıları işledim ve pek çok ismin arasından rehber olması için Marlene Dietrich’i seçtim. Uzun yıllar yaşadığım Los Angeles’ı ise bir Hollywood yıldızının gözünden değil, kentin en ünlü yazarının hayatından esinlenerek yazdım. Tabii bu seçimler oldukça kişisel. Farklı biri bu kentleri farklı kişilerin izinde anlatabilirdi ve ilginç sonuçlar çıkabilirdi. Yolculuğum devam ettiği sürece yazmaya, anlatmaya ve paylaşmaya da devam edeceğim.
What the cities have in common is that they have been inhabited by some astounding individuals. In some places, we chose the city based on the person. For others, we chose it based on the city itself. For instance, when it comes to writing on Paris, there are hundreds of people I can seek the inspiration of. Every one of them has left a permanent mark on the city, but I chose the photographer, Robery Doisneau – well actually, I didn’t choose him, I guess Paris did. The city of love made it into the book through the lens of this great photographer. When writing on Berlin, I sought human memories from the time of the fall of the Berlin Wall, so for that reason I picked Marlene Dietrich as a guide. For Los Angeles, where I lived for many years, I wanted to be inspired not from the perspective of a Hollywood star, but the city’s most famous writer. Of course, all these decisions were rather personal. Other people would narrate the stories of these cities from others’ perspectives and would come up with some interesting results. As my journey continues, I will keep on writing, narrating, and sharing.

Yazar, gezgin, blogger… Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Writer? Traveller? Blogger? How do you sum yourself up?
Remzi Gökdağ: Kendimi her şeyden önce bilginin peşinde koşan biri olarak görüyorum. Geçmişte muhabirdim, bazen de gazeteci olarak anıldım. Kitaplarımdan sonra ise yazar diyenler oldu. İnternette yayımlanan yazılarımla blogger da oldum ama aslında kendimi bildim bileli gezginim. Küçük yaşlarda mahallemin sınırlarını aşarak başladığım yolculuklarım hayatım boyunca devam etti ve beni zamanla farklı coğrafyalara sürükledi. Hep merak ettiğim konuların peşinden sürüklendim. Gördüğüm şehirler, hiç tanımadığım kültürler ufkumu açtı. Sonuçta gezilerimden edindiğim bilgiler yazılarıma yansıdı.
I first and foremost see myself as someone on the search for knowledge. I used to be a reporter, and I used to get referred to as a journalist sometimes. Since my books, however, people have started calling me a writer. I’m a blogger too, thanks to my internet articles, but I’ve been a traveller for as long as I can remember. The journey started when I was young and would explore beyond the limits of the neighbourhood, and it has continued my whole life – in time taking me across the world. I would always head off in pursuit of what interested me. The cities and cultures I bear witness to broaden my horizons. As a result, the things I learn while travelling are reflected in my writing.

Seyahatleriniz ve gördükleriniz yazılarınıza ve dilinize nasıl yansıyor? Yazma serüveninizi nasıl besliyor?
How do you reflect what you’ve seen and where you’ve travelled in what you write and say? What keeps you going on your journey as a writer?
Remzi Gökdağ: Klasik bir soru vardır; çok gezen mi, çok okuyan mı bilir, diye… Birkaç yıl öncesine kadar bu soruya “ikisi de” diye cevap verirdim ama artık görerek yerinde öğrenmenin kıymetini anladım. Bence çok gezen daha çok öğreniyor ya da doğrusunu öğreniyor. Çünkü kitaplar her ne kadar gerçek bilgilere yer verse de sonuçta başkalarının ifadelerini yansıtıyor. Gerçeği kendi gözümüzle gördüğümüzde ise durum değişiyor.
There’s a classic old conundrum: Can one learn better through reading or travelling? A few years ago, I would have answered “both”, but now I realise the value of learning by seeing and observing. I think someone who travels more learns more – or at least learns the truth. However true a book may be, it still reflects someone else’s truth. If the truth is something we’ve seen with our eyes, then it changes everything.
Genellikle nasıl seyahat edersiniz. Planlı bir gezgin misiniz yoksa rotanızı günlük akışa göre mi belirlersiniz?
How do you travel generally? Do you prefer to plan everything out or go with the flow?
Remzi Gökdağ: Seyahatlerin detaylı planlamasını yapmadan yola çıkmıyorum. Bu konuda en büyük yardımcım eşim Yelda. Bütün planları o yapar. Biletleri ve konaklayacağımız yerleri organize eder ve yola çıkarız. Gitmeden önce de nereleri göreceğimiz hakkında bir rota belirleriz ama bugüne kadar bu rotaya hiç uymadık. Plansız gezilerin güzelliğine inanırız. Bazen doğru yolu bulmak için kaybolmanız gerekir ve seyahatler bu kuralı uygulayabileceğiniz en uygun zamanlardır.
I never set off anywhere without first making a detailed plan. In this endeavour, my wife Yelda is a big help, as she makes all the plans. She organises the tickets and books where we are going to stay, then we leave. Before we go, we have a list of what we are going to see, although we never stick to the plan. We see the beauty in those who set off without a plan. Sometimes in order to find something you have to lose your way, and travelling is the best time to put that rule of thumb into action.
Remzi Gökdağ Kimdir?
Remzi Gökdağ, gazetecilikten yazarlığa uzanan kariyerinde, kaleme aldığı dört kitapla tanınıyor: Başka Şehirler, Sevgili İstanbul, Amerikan Medyası’nda 11 Eylül ve Park Otel Olayı.
1968’de İstanbul’da doğdu. 1989 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde muhabir olarak gazeteciliğe başladı. 1992’de yayınlanan Park Otel Olayı kitabıyla, “Çetin Emeç Gazetecilik Ödülü” ve “Çağdaş Gazeteciler Derneği” ödüllerini kazandı.
Kariyeri boyunca çeşitli gazete ve dergilerde çalıştı. ABD’de USA Turkish Times Gazetesi‘nin kuruluşunda yer alarak Genel Yayın Yönetmenliği görevini üstlendi.
11 Eylül saldırıları sonrası gözlemlerini aktardığı Amerikan Medyası’nda 11 Eylül adlı kitabı 2001’de, eski İstanbul’u 20 efsane isimle yaptığı röportajlarla anlattığı Sevgili İstanbul 2015’te ve farklı şehirlerden izlenimlerini paylaştığı Başka Şehirler 2019’da okurla buluştu. Bu iki kitabın İngilizce baskıları, “Dear Istanbul” ve “Following Footsteps“, 2025’te yayımlandı.
İstanbul dışında Los Angeles, Moskova, Zürih ve Dubai gibi şehirlerde de yaşamış olan Remzi Gökdağ, fırsat buldukça dünyayı keşfetmeye ve yazmaya devam ediyor.
Who is Remzi Gökdağ?
Remzi Gökdağ was born in 1968 in Istanbul and studied Journalism at Istanbul University. He began his career in 1989 as a reporter for Cumhuriyet newspaper. Over his career, he worked for various newspapers and magazines and took on the role of Editor-in-Chief at the USA Turkish Times newspaper in the United States.
As an author, Remzi Gökdağ has written four notable books: “Başka Şehirler” (Other Cities), “Sevgili İstanbul” (Dear Istanbul), “Amerikan Medyası’nda 11 Eylül” (September 11 in the American Media), and “Park Otel Olayı” (The Park Hotel Incident). His first book, “Park Otel Olayı,” earned him the Çetin Emeç Journalism Award and the Contemporary Journalists Association Award.
His books explore themes from cultural and historical perspectives to journalistic investigations. “Sevgili İstanbul” and “Başka Şehirler” include interviews and stories from various famous figures and cities, weaving a rich tapestry of the places and their histories. English editions titled “Dear Istanbul” and “Following Footsteps” were published in 2025.
Living in cities such as Istanbul, Los Angeles, Moscow, Zurich, and Dubai over the years, Remzi Gökdağ continues his passion for travel, exploration, and writing, blending his experiences as a journalist and a storyteller.

