Radikal Gazetesi Moskova Arşivi

12/07/1998

1998 yılında Moskova’dan radikal Gazetesi için yazdığım yazıların bir kısmı burada…

Programlı darbe tehdidi

12 Temmuz 1998 Pazar

Rusya 1993’ten bu yana ilk kez darbe söylentileriyle çalkalanıyor. Devlet Başkanı Boris Yeltsin’e karşı bazı güçlerin gizli bir çalışma içinde olduklarının açıklanması, ekonomik kriz içinde kıvranan Rusya’nın yeni bir siyasi krize yöneldiğini gösteriyor. Ordunun üst düzey generalleriyle savunma ve içişleri bakanlarını Kremlin’e çağıran Yeltsin, askeri yetkililerle bir araya gelerek, kamuoyuna orduyla iyi ilişkilerin sürdürüldüğü mesajını verdi ve darbe girişimlerini sert bir dille yanıtladı. Bütün bunlar Yeltsin’in darbe girişimlerine karşı planlı bir çalışma içine girdiği şeklinde yorumlandı.

Devlet Başkanı’nın kararlı açıklamalarının temelinde son günlerde Yeltsin karşıtı eylemlerin artması ve çalışanların içinde bulunduğu ekonomik kriz yatıyor. Ancak uzmanlar ortada daha tehlikeli ve ciddi bir durumun olduğunu belirtiyor. Bugüne kadar kamuoyuna açıklanmayan bu durum, muhalefetteki sol güçlerin sosyal ve politik krizi kitlesel bir kaosa dönüştürerek, iktidarı tabandan gelen baskılarla devirme girişimleri olarak yorumlanıyor. Olayın ilginç boyutu, bu girişimlerin ardında bir süre öncesine kadar Yeltsin’e yakınlığıyla bilinen nüfuzlu iş adamı Boris Berezovski’nin de adının geçmesi. Yapılan yorumlara göre Berezovski ve çevresindeki finans oligarşisi, Yeltsin karşıtı bir tutum içine girdi. Bu durumu ilk açıklayan Nezavismaya gazetesi oldu. Gazetenin bir yorumunda, programlı bir devlet darbesinden söz edildi. Yorumda uzun zamandır çeşitli kesimlerde konuşulan, fakat kamuoyuna yansımayan Geçici Devlet Konseyi’nin kurulması planlarından ilk kez söz edildi. Böyle bir konseyin, ülkeyi devlet başkanlığı seçimlerine götürmesinin ve konseyde hiçbir askeri yetkilinin bulunmamasının kararlaştırıldığının altı çizildi. Bu konseyin şu anki anayasal sisteme karşı olduğu da vurgulandı.

Batı’ya güvence

Yeltsin üst düzey askeri yetkililerle Kremlin’de yaptığı görüşmeden sonra, iktidarı ele geçirmek için hazırlanan planları ezmek için yeterli güce sahip olduklarını söyledi. Yeltsin Fransa, Almanya ve Britanya liderleriyle telefon görüşmeleri yaparak darbe girişimlerine karşı Batı’ya ‘Her şeye hâkimiz’ mesajı ve Rusya’da askeri bir darbe olmayacağına dair güvence verdi. Aniden askerlerle yakın ilişkiye giren Yeltsin, ekonomik krizin askeri kuruluşlara yansımayacağı güvencesini vererek, askerlerin ekonomik sorunlarının düzeltileceği vaadinde bulundu.

***


Rusya’da gizli devalüasyon

18 Ağustos 1998 Salı

MOSKOVA – Rusya’yı bir süredir etkileyen, ekonomik kriz dün Rusya Merkez Bankası’nın aldığı bir dizi kararla daha da büyüdü. Merkez Bankası’ndan sabah erken saatlerde yapılan açıklamada Rusya’nın 90 gün süreyle dış borçlarını ödemeyi ertelediğini ve rublenin dolar karşısında değer kaybetmesini önlemek için yıl sonuna kadar 6.3 olması hesaplanan döviz koridorunu 9.5’a çıkarıldığını açıkladı. Merkez Bankası yabancı kuruluşların kısa süreli borsa işlemlerini de durdurdu. Bu arada faiz oranlarına da müdahale eden Rusya Merkez Bankası gecelik faiz oranlarını yüzde 150’den yüzde 250’ye çıkardığını açıkladı. Alınan şok kararlar sonrasında Moskova Borsası yüzde 6,5 değer kaybederken para birimi rublenin bir günlük değer kaybı ise yüzde 15’lere ulaştı.

Bir süredir devalüasyon söylentileriyle çalkalanan Rus ekonomisi Merkez Bankası’nın aldığı bu kararla sarsıldı. Finansa çevreleri kararı devalüasyon olarak yorumlarken Başbakan Sergei Kriyenko merkez bankasının bu kararının devalüasyon olmadığını açıkladı. Gelişmelerle ilgili olarak hükümetin 19 Ağustos’ta ayrıntılı bir açıklama yapacağı belirtildi.

Rus borsası çöktü

Rusya Merkez Bankası’nın dün sabah saatlerinde yaptığı bu kısa açıklama hemen borsaya ve para piyasalarına yansıdı. Moskova Borsası’ndan ilk seansta yüzde 8,5 oranında bir düşüş yaşanırken bankalararası piyasada işlem yapılmadı.

Açıklamadan sonra Moskova Borsası’nda özellikle devlet destekli şirketlerin hisselerinde düşüş yaşandı. Birleşik Enerji Şirketi’nin hisseleri yüzde 16 değer kaybetti.

Başbakan Kriyenko ve ekonomi kurmaylarıyla Kremlin’de bir toplantı yapan Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in açıklama yapması bekleniyor.

Merkez Bankasının aldığı bu kararın hafta sonu gerçekleştirilen Yeltsin – Clinton görüşmesinin hemen ardından gelmesi Rusya’da batının ekonomik istikrar konusunda uyguladığı baskının gücü olarak yorumlanıyor.

Bu arada Rusya’da yaşanan gelişmeler halkı da yakından ilgilendiriyor. Sabah saatlerinde yaşanan panik havasından sonra döviz büroları bir süre dolar bozmadı. Uzun bir süre 6.2 dolayında seyreden ABD dolar döviz bürolarında öğle saatlerinde 7 rublenin üzerine çıktı.

Rusya Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Denis Kiseylov’un Rusya’nın döviz rejimini değiştirmeyeceği yolundaki açıklamalarına karşın merkez bankasının aldığı son karar rus finans çevrelerinde ‘Rusya’nın devalüasyona teslim olması’ şeklinde yorumlanıyor.

‘Bu devalüasyon değil’

Rusya Başbakanı Sergei Kiriyenko, kur politikasındaki değişikliklerin devalüasyon anlamına gelmediğini söyledi. Kiriyenko, dış borç ödemelerindeki 90 günlük moratoryumun iflas olmadığını da sözlerine ekledi. Yetkililer, sanayiyi desteklemek ve ekonomiyi spekülatörlerden korumayı amaçladıklarını söyledi.

Borcumuzu ödeyeceğiz

Rusya’nın dış borçlarla ilgili kuruluşu Vheshekonombank (VEB) hükümet ve merkez bankasının dün açıkladıkları 90 günlük moratoryum gibi önlemlerin federal dış borçları kapsamadığını bildirdi. VEB’in açıklamasında, “Rusya dış borçlarını plana uygun olarak yerine getirilmektedir.” denildi.

Ajanslar farklı yorumladı

Uluslararası haber ajansları da kararları, özellikle rublenin değeriyle ilgili kararı, farklı yorumladılar. Amerikan AP ajansı gelişmeleri “Rusya’da devalüasyon” başlığıyla verirken, İngiliz Reuters ajansı “Rus para politikasında sert değişiklik” deyimini tercih etti. Fransız AFP ajansı da “kararların fiilen devalüasyon anlamına geldiğini” belirtmekle birlikte, bu sözcüğü kullanmaktan kaçındı.

***


Rusya karanlığa gömüldü

1 Eylül 1998

Rusya parlamentosu, ülkenin siyasi ve ekonomik çöküşün eşiğinde olduğu yolundaki uyarılara karşın, Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in başbakan olarak atadığı Viktor Çernomırdin’e güvenoyu vermedi. Parlamentonun alt kanadı Duma’da üç saat süren hararetli tartışmalardan sonra yapılan oylamada, Çernomırdin, 94 ‘evet’ oyuna karşılık 251 ‘hayır’la güvenoyu alamadı.

Başbakan Vekili Çernomırdin’in, güvenoyu alabilmesi için 226 oya ihtiyacı var. Çernomırdin’in başbakanlığının onaylanmaması ülkeyi yeniden belirsizliğe sürüklerken, sertlik yanlıları da Yeltsin’e yönelik istifa çağrılarını yineledi.

Komünist lider Gennadi Züganov nisan ayına dek başbakanlık görevini sürdüren Çernomırdin’in Rusya’nın şu andaki sorunlarının sorumlusu olduğunu, yeniden iktidara gelmesiyle her şeyin daha da kötüleşeceğini söyledi. Yeltsin’in Duma’daki temsilcisi Alexander Kotenkov ise ülkedeki kaos birkaç hafta daha sürerse bir halk ayaklanmasının çıkabileceği uyarısında bulundu.

***


İç savaş korkusu

3 Eylül 1998

İç savaş korkusunun tırmandığı Rusya’da Devlet Başkanı Boris Yeltsin ile komünistlerin çoğunlukta olduğu parlamentonun alt kanadı Duma arasındaki gerginlik tırmanıyor. Daha önce Yeltsin’in bazı yetkilerini kendilerine devretmesi ve hükümete alınmaları karşılığında Viktor Çernomırdin’in başbakanlığını onaylamayı kabul etmeyen Duma’daki komünistler, dün de Yeltsin’den yeni bir başbakan adayı sunmasını istedi.

Pazartesi Çernomırdin’in başbakanlığını reddeden Duma yarın ikinci oylama için toplanacak. Duma’daki milletvekilleri, Çernomırdin’in ülkeyi krizden çıkaramayacağını belirterek, “Cenazeler, cinayetler ve facialar Rus yaşamının ana maddesi haline geldi. Çernomırdin’i reddetmekle devlet başkanını istifaya çağırıyoruz” dedi. “Yeltsin ülkeyi iç savaşa sürüklüyor” diyen Komünist Parti lideri Gennadi Züganov da parlamentoyu yeni başbakan adayı teklif etmeye çağırdı. Ancak Yeltsin, Çernomırdin’in başbakanlığında ısrar ediyor.

Anayasaya göre, devlet başkanı atadığı başbakanı üç kez onaylamayan Duma’yı feshetme yetkisine sahip. Rus siyasetinin önde gelen isimlerinden olan Krasnoyarsk Valisi General Aleksandır Lebed, Yeltsin açısından Duma’yı feshetmenin siyasi intihar anlamına geldiğini söyledi. “Yeltsin aşırı bir karar alırsa herkes parlamentoyu korumaya koşar ve 1991’in bir tekrarı gerçekleşir” diyen Lebed, 1991’de Mihail Gorboçav’a yönelik komünist darbe girişiminde Yeltsin’le birlikte binlerce kişinin parlamentoyu korumasını hatırlattı.

Rusya’nın günlük ekonomi gazetesi Kommersant-Daily ‘Züganov Savaşa Hazır’ başlıklı manşetinde ülkenin iç savaş tehdidinin oluştuğu bir aşamaya geldiğini belirtti.

***


Rusya’da soluklar tutuldu

5 Eylül 1998

Rusya’da siyasi pazarlık tüm hızıyla sürüyor. Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in araya girerek geniş çaplı kriz görüşmeleri başlatılması önerisi karşısında, parlamentonun alt kanadı Duma, Viktor Çernomırdin’in başbakanlığı için bugün yapılması planlanan ikinci güven oylamasını pazartesiye erteledi. Eyalet yöneticilerinin oluşturduğu parlamentonun üst kanadı ise Çernomırdin’in başbakanlığını desteklediğini açıkladı.

Yeltsin dün Duma Sözcüsü Gennadi Seleznyov’a telefon ederek siyasi krize son verecek bir uzlaşmaya gidilmesi için yuvarlak masa görüşmeleri yapılması önerisini getirdi. Yeltsin atadığı başbakanı üç kez onaylamayan Duma’yı anayasaya göre otomatik olarak feshedebiliyor. Ancak bu durumun Rusya’yı daha da büyük bir kargaşaya sürüklemesinden endişe ediliyor.

Komünistler inatçı Duma gerçi güvenoylamasını ertelemeyi kabul etti ancak Duma’da çoğunlukta bulunan komünistler Viktor Çernomırdin’in başbakanlığını onaylamamakta ısrar ediyor. Rusya’nın iki üç gün içinde muhakkak bir başbakana kavuşması gerektiğini söyleyen komünistler, yuvarlak masa görüşmeleri sonucunda Yeltsin’i yeni bir başbakan adayı için ikna etmeyi umuyor.

Komünist Partisi lideri Gennadi Züganov, dün bir kez daha Çernomırdin’in başbakanlığına ret oyu vermekteki kararlılıklarının sürdüğünü açıkladı. “Daha fazla görüşmeler yapılmasına ve güvenoylamasının ertelenmesine karşı değiliz” diye konuşan komünist lider, bu görüşmeler sonucunda hiçbir anlaşmaya varılamamasının Yeltsin’in tüm otoritesini kaybettiği anlamına geleceğini belirtti. Züganov güvenoylamasının açık oyla yapılmasından yana. Böylece parti içi disiplini koruyabilecek. Bazı komünistler bahardaki güvenoylamasında erken seçimden korkarak Yeltsin’in atadığı reformcu ve genç Sergey Kiriyenko’nun başbakanlığını onaylamıştı.

Rusya ekonomisinin çökmesi sayesinde yeniden güçlü siyasi kozlar ele geçiren komünistler, otoritesi zayıflayan Yeltsin’in istifa etmesi için tüm güçleriyle bastırıyor. Yeltsin ise istifa etmektense yetkilerinin bir bölümünü başbakan ve parlamentoya devrederek 2000 yılına kadar koltuğunda kalmaya çalışıyor. Ancak bugüne değin verdiği ödünlerden komünistler tatmin olmuş değil.

Parlamentonun üst kanadı olan Federasyon Konseyi ise Duma’ya mesaj niteliğinde bir oylama yaparak Çernomırdin’in başbakanlığını onayladı. Federasyon Konseyi’nin desteği Çernomırdin’in Rusya’da ekonomik diktatörlük uygulayacağını söylemesinin hemen ardından geldi.

Olası başbakan adaylarından olan üst kanat sözcüsü Yegor Stroyev, Federasyon Konseyi’nin kurulduğundan bu yana en önemli kararını aldığını belirtti. Ancak parlamentonun üst kanadının Çernomırdin’in başbakanlığını onaylamasının sadece sembolik bir anlamı var. Başbakanlığa geçiş kartı Duma’nın elinde.

***


Rusya’nın kader günü

7 Eylül 1998

Ekonomik ve siyasi krizden çıkamayan Rusya’da beklenen gün geldi. Parlamentonun alt kanadı Duma, Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in atadığı Viktor Çernomırdin’in başbakanlığını bugün ikinci kez oylayacak. Toplantı öncesi çoğunluktaki komünist milletvekillerinin Çernomırdin’in başbakanlığına karşı çıkışları sürüyor. Yeltsin, krizi çözecek bir hükümet üzerinde toplumsal uzlaşma için oylamadan önce muhalif milletvekilleri ve sendika liderleri ile biraraya gelecek. Yeltsin’in parlamentonun alt kanadı Duma ile üst kanadı Federasyon Konseyi’nin sekizer üyesiyle yapacağı görüşmeye Çernomırdin, Moskova Valisi Yuri Luşkov ve iki büyük sendikanın liderleri de katılacak.

Yeltsin dün Çernomırdin’den başka aday göstermeyeceğini bir kez daha tekrarladı. Ancak Komünist Partisi lideri Gennadi Züganov, başka bir aday için bastırıyor. Komünistler, eski Merkez Bankası Başkanı Gennadi Gerasçenko, Duma Bütçe Komitesi Başkan Yardımcısı Gennadi Kulik, Moskova Valisi Yuri Luşkov, eski Sanayi Bakanı Yuri Maslyukov, parlamentonun üst kanadının sözcüsü Yegor Stroyev’in yer aldığı beş isimlik bir aday listesi hazırladı. İddiaya göre, Yeltsin çok sıkışırsa karşı teklif getirip başbakanlık için Krosnayarsk Valisi eski General Aleksandır Lebed’in adını ortaya atabilir. Aşırı sağcı lider Jirinovski ise Duma’nın ‘7’nci veya 14’üncü oylamada’ Çernomırdin’i başbakan yapacağını söyledi. Çernomırdin’i desteklediklerini bildiren Jirinovski, reformcuların partisi Yabloko ile solcuların oylamaya katılmayabileceğini kaydetti. Çernomırdin’in başbakanlık için 450 sandalyeli Duma’nın 226 oyuna ihtiyacı var. Çernomirdin’e üçüncü oylamada da hayır oyu çıkarsa bu Duma’nın sonu olacak. Yeltsin, anayasal yetkisini kullanarak Duma’yı lağvedecek ve atadığı bir hükümetle ülkeyi 1999’da yapılaması muhtemel erken seçimlere kadar tek başına yönetecek.

***


Komünistlerin dediği oluyor

8 Eylül 1998

Ekonomik kriz yüzünden hükümetin görevden alınmasıyla siyasi hayatı kitlenen Rusya’da parlamentonun alt kanadı Duma, Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in başbakanlığa atadığı Viktor Çernomırdin’i ikinci kez reddetti. Oylamada Çernomırdin’in başbakanlığına 273 ‘hayır’, 138 ‘evet’ oyu çıktı. Oylama başlayıncaya değin sürdürülen sıkı pazarlıklar boyunca Duma’da çoğunluğu oluşturan komünistler Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in başbakanlığa yeni bir aday göstermesinde ısrar etti. Yeltsin ise geri adım atmadı, ancak Çernomırdin’in icraatının altı-sekiz ay denendikten sonra yeniden gözden geçirilebileceğini söyledi. Buna karşılık, Başbakan Vekili Çernomırdin, kendisine muhalefet eden Komünist Parti lideri Gennadi Züganov’un ülkeyi kriz döneminde hükümetsiz bırakmak istediğini söyleyerek, güvenoylaması öncesinde komünistlerle ipleri kopardı.

Komünistlerin adayları hazır

Komünistler de Çernomırdin’in bugünkü ekonomik krizin mimarlarından biri olduğu ve bu krizle başa çıkacak beceride olmadığı görüşünde. Komünistlerin kendi adaylarından oluşan listenin en önde gelen isimleri ise kurt Dışişleri Bakanı Yevgeni Primakov ile Moskova Belediye Başkanı Yuri Luşkov. KGB’nin eski şefi olan Primakov (68), Rusya’yı dışarda hâlâ bir süper güç olarak sunma çabalarından ötürü pek çok milletvekilinin oyunu alabilir. Hırslı ve otoriter bir siyasetçi olarak tanınan Luşkov (61) da belediyenin gereksiz projelere yüz milyorlarca dolar harcamasını önleyerek halkın sevgisini kazandı. Listenin joker ismi ise Çeçen savaşına noktayı koyan dünün generali bugünün Krasnoyarsk Valisi Aleksandır Lebed. General Lebed, Yeltsin’in de sürpriz adayı olabilir.

1992 sonundan beri başbakanlık görevini yürüten Çernomırdin ekonomik krizin ilk belirtileri üzerine martta Yeltsin tarafından görevden alınmıştı. Onun yerine atanan genç Sergey Kiriyenko pek çok komünistin tüylerini diken diken edecek kadar reformcu olmasına rağmen, kapalı oylama sayesinde Duma’dan güvenoyu almayı başarmıştı. O yüzden Komünist Parti’nin önde gelen isimleri güvenoylamasının artık açık oyla yapılmasında ısrar ediyor. Duma, devlet başkanının sunduğu başbakan aday veya adaylarına üç kez güvenoyu vermezse, otomatik olarak feshediliyor. Bu durumda Rusya’nın daha büyük bir kaosa sürüklenmesinden korkuluyor.

Azletme süreci ufukta

Komünistler, bir yandan pazarlık masasına oturdukları Yeltsin’i, diğer yandan devlet başkanlığından azletmeye çalışıyor. Duma, Yeltsin hakkında ‘görevi suiistimal’ suçundan soruşturma başlatmaya hazırlığında. Yeltsin’i görevden almak için yasal prosedürü geçen ay başlatan Duma’ya bağlı araştırma komisyonu, Devlet Başkanı’nın Sovyetler’in dağılması sırasında imzaladığı Belaverskaya Anlaşması’nda görevini kötüye kullandığını saptadı. Yeltsin ile ilgili bu önemli dosya, yarın Duma’da görüşülmeye başlanacak. Eğer Yeltsin’in bu anlaşmayı imzalayarak, ülke menfaatlerine aykırı davrandığına karar verilirse, hakkında yasal prosedür işlemeye başlayacak. Bir başka deyişle Duma, üçüncü tur güven oylaması öncesi bu önemli dosyayı Yeltsin’e karşı blöf olarak kullanıyor ve şu mesajı gönderiyor: “Eğer üçüncü turda Çernomırdin dışında bir başka isim aday gösterilmezse seni başkanlıktan ederiz.”

***


Yeltsin’den ‘dönme’ sinyali

10 Eylül 1998

Rusya’da parlamentonun alt kanadı Duma’nın pazartesi günkü ikinci güvenoylamasında da Başbakan Vekili Viktor Çernomırdin’e onay vermemesinin ardından gözler Devlet Başkanı Boris Yeltsin’de. Yeltsin’in üçüncü güvenoylaması için yine Çernomırdin’i mi yoksa yeni birini mi aday göstereceği merakla bekleniyor. Herkesin umudu Yeltsin’in krizi bu kadar zorlamaması ve Çernomırdin’den başka bir adaya çark etmesi.

Yeltsin de bu arada boş durmuyor ve askeri bir darbe gerçekleşmemesi için gereken önlemleri alıyor. Kremlin, subay, polis ve özel tim maaşlarının ödenmesine öncelik verilmesini kararlaştırdı. Meteliğe kurşun atan ordu da askerleri ve ailelerini besleyebilmek için ekmek üretimine geçme hazırlığında. Askerler ancak haziran maaşlarını alabilirken, pek çok birlikte seyyar fırınların altı yakılmaya başlandı bile. Gerginlik dönemlerinde başkente sevk edilmeleriyle tanınan Hava İndirme Birlikleri ise tam alarm durumunda.

Rus halkı ve Rusya uzmanları, hesapsız kitapsız hareketleriyle tanınan Yeltsin’in Duma’yı feshederek ülkedeki krizi ve gerginliği doruk noktasına taşıyabileceğini olasılık dışı bırakmıyor. Ancak Yeltsin’in kararsızlığını yeni bir aday arayışına bağlayanlar çoğunlukta. Rus lider uzlaşmaya karar verdiyse bile bu kez başka bir engelle karşı karşıya. Muhalefetin başbakan adayı olarak adı geçenlerden hiçbiri başbakanlık görevini istemiyor. Moskova Valisi Yuri Lujkov, Dışişleri Bakan Vekili Yevgeni Primakov, Federasyon Konseyi’nin Başkanı Yegor Stroyev ve Krasnoyarsk Valisi General Aleksandır Lebed başbakanlık teklifini reddetti. Çünkü bu zor görevi kabul edip iktidarda yıpranmak, 2000’deki başkanlık seçimlerini kaybetmek anlamına geliyor. Bu durumda Yeltsin’in elinde kala kala komünist bir aday kalıyor: Sovyet döneminin önde gelen ekonomi yetkililerinden ve geçen ay görevden alınan reformcu Sergey Kiriyenko hükümetinin sanayi ve ticaret bakanı Yuri Maslukov. Yelpazenin hem sol ucunda hem de merkezinde bulunan liderler Maslukov’u destekliyor.

***


Rusya’da sağduyu kazandı

11 Eylül 1998

Parlamentonun alt kanadı Duma’nın kararlı muhalefeti karşısında başbakan adayını değiştiren Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin, ülkenin eski casus şefi ve bir numaralı diplomatı Yevgeni Primakov’u başbakanlığa atadı. Önceki aday Viktor Çernomırdin’i iki kere geri çeviren Duma, ‘doğru tercih’ diye nitelendirdiği Primakov’un adaylığından son derece memnun. Bugün oylamaya gidecek 450 sandalyeli Duma’da, 55 sandalyeye sahip Vladimir Jirinovski liderliğindeki aşırı sağcılar dışındaki tüm gruplar Primakov’a güvenoyu verme kararı aldı.

Tüm bunlar, Rusya’nın ekonomik çöküşle patlak veren siyasi krizi aşmakta olduğunun göstergesi. Duma Başkan Yardımcısı Vladimir Rizkov’un “Çok büyük ihtimalle Rusya’nın cuma günü bir başbakanı olacak ve o cumartesi günü ülkeyi finansal krizden çıkarmak için çalışmalarına başlayacak” sözleri Primakov’u çok zorlu bir görevin beklediğine işaret ediyor. Daha önce hiçbir ekonomik deneyimi bulunmayan Primakov’un krizin üstesinden gelip gelemeyeceği zihinlerde bir soru işareti.

Martta görevden alındıktan sonra geçen ay tekrar başbakanlığa getirilen Viktor Çernomırdin, halkın ve muhalefetin gözünde beş yıllık başbakanlığı boyunca ekonomik krizi hazırlayan kişiydi. Bu yüzden üst üste iki kez Duma’dan güvenoyu alamadı. Üç kez başbakan adayını geri çeviren Duma’yı feshetmek zorunda kalacak olan Yeltsin, hem kendine yakın bir isim olan, hem de komünistlerin aday listesinde bulunan Primakov’dan yana çark ederek, ‘doğru tercih’i yapmış oldu. Yeltsin, Duma’ya yolladığı mektubunda “Çernomırdin’in tekrar geri çevrilmesini göz önünde bulundurarak Yevgeni Maksimoviç Primakov’un başbakanlığının onaylamasını istiyorum” dedi.

Hem muhalefet hem de Yeltsin yanlısı siyasi çevreler Primakov’un başbakanlığını memnuniyetle karşılayarak, Duma’nın bu atamayı onaylayacağını belirtti. Duma Başkanı Gennadi Selezniyov, “Bu en mantıklı karardı ve tabii ki Primakov, Duma’nın desteğini kazanacaktır” dedi. Komünist Partisi lideri Gennadi Züganov da başbakanlığını “Bu kez sağduyu galip geldi” diye yorumladığı Primakov’un güvenoyu almakta zorlanmayacağını kaydetti.

Gelgelelim Primakov’un uzmanlık alanı dış politika. Kurt diplomatın ekonomik krizle birlikte başgösteren toplumsal huzursuzluğu bastırmak için ne gibi önlemler alacağını kestirmek güç. Onun başbakanlığını memnuniyetle karşılayan siyasi gruplardan her biri güç dengesinin kendileri lehine dönmesini umut ediyor. Moskova’daki Alfa Capital yatırım bankasının ekonomi uzmanlarından Thierry Mallarett, “Primakov bir ekonomist değil, ülkenin gidişatını onun bakanlıklara hangi kişileri atayacağı belirleyecek” yorumunu yapıyor.

Çernomırdin’in darbe iddiası

Krizle birlikte Rusya’nın siyasi yaşamına komünistler ağırlığını koymuştu. Rusya’nın kargaşaya sürüklenmemesi için adaylıktan çekilirken Primakov’u kendisinin önerdiğini söyleyen Çernomırdin de komünist darbe uyarısında bulunarak atmosferi yeniden gerdi. Komünistlerin başbakanlık vizesi vermediği Çernomırdin, Rusya’daki anayasal sistemi devirmeye yönelik tehditlerin bulunduğunu savunarak, “Komünist muhalefetin devrim sendromu yine ortaya çıktı. Varolan kargaşayı kullanarak, güç kullanımı yolu ile Devlet Başkanı Yeltsin’i devirmeye çalışıyorlar” diye konuştu. Bu tehlikenin, kendisinin çekilmesi ile geçmediğini savunan Çernomırdin, “Sinsice düzenlenmiş ve SSCB’yi yeniden kurmayı amaçlayan bir darbe, gündeme gelebilir” dedi.

***


Eski ajan şimdi başbakan

14 Eylül 1998

Tarih 7 Eylül 1998. Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı Duma, tarihinin belki de en kritik kararını alıyor. Ekonomik krizle çalkalanan Rusya’da Duma, Kremlin’e açıkça meydan okuyor ve ‘Adayın Çernomırdin Rusya’ya başbakan olamaz’ diyor. Devlet Başkanı Yeltsin’in önerdiği adayı iki kez reddeden Duma, bir yandan feshedilme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor, diğer yandan ülkenin içinde bulunduğu siyasi krizinde belki de son dönemeç alınıyor. Bu karardan sonra dünyanın gözü Moskova’ya çevriliyor. Belirsizlik ortamında Moskova’dan yayılan iç savaş naraları tüm ülkeyi kaplıyor. Kellesini isteyen komünistlerin karşısında Yeltsin, ilk kez bu kadar çaresiz, sessiz, kararsız kalıyor ve gelişmeleri Gorki-9 adlı ikametgâhından izlemekle yetiniyor. Çernomırdin’i üçüncü kez Duma’nın önüne sunarsa yine ret oyu alacağını ve Duma’yı feshetmek zorunda kalacağını bilen Yeltsin, krizi çözecek formül arıyor. İşte o günlerde aklında bir isim beliriyor: Yevgeni Primakov…

Aynı günlerde, nedense Primakov’un adı Duma’nın koridorlarında da sık duyulur oluyor. Komünistlerden liberallere kadar herkes krizden çıkmanın tek yolunun Primakov’un başbakanlığa aday gösterilmesi olduğunu konuşuyor. 68 yaşındaki ‘eski komünist’, bir anda ülkenin en çok konuşulan adamı oluyor. Birleştirici özelliğe sahip bir lider oluşu ve adının dünya siyasetinde yabancı olmayışı, isminin popülaritesini de artırıyor. Yeltsin ile Primakov arasında 9 Eylül sabahı gerçekleşen kısa görüşmeden bir gün sonra Rusya Devlet Başkanı’nın beklenen mektubu Duma’ya ulaştığında, Moskova’nın üzerindeki kara bulutlar bir anda dağılıyor. Herkes beklenen kurtarıcıyı buluyor. Yeltsin, Primakov’u yeni başbakan adayı olarak Duma’ya sunuyor.

Ve bu gelişmeyle yaşlı politikacının uzun siyasi yaşamında yeni bir sayfa açılıyor.

11 Eylül’de herkesin beklediği karar Duma’dan çıktığında Yevgeni Primakov Rusya’nın yeni başbakanı oluyor.

Kremlin ile Duma arasında ülkeyi iç savaş ortamına taşıyabilecek gerginliğin uzlaşmayla aşılmasını sağlayan bu eski Sovyet bürokratı, aslında Batı’nın yakından tanıdığı bir isim. İki yıldan uzun bir süredir Rusya’nın Dışişleri Bakanlığı görevini yürüten Primakov’a, Sovyetler Birliği’nin dağılışını tebessümle izleyen Batı, her zaman kuşkuyla baktı, diyaloglarında mesafeli davrandı. Bir dönemin ünlü KGB’sinde Avrupa ülkeleri ve ABD ile ilgili en gizli istihbaratlar onun elinin altındaydı. Sovyetler Birliği’nin dağılışı sırasında herkes sevinç naraları atarken, o sessiz kalmayı tercih etti. Ülkesinin çıkarları onun için her zaman öndeydi. Yani vatansever bir Sovyet’ti o.

1929’da Kiev’de doğdu Yevgeni Primakov, ancak gençliğinin büyük bölümü Tiflis’te geçti. İş yaşamına 1953’te Gostele Radyosu’nda başladı. 1962’de Pravda gazetesine girdi. Þark Enstitüsü mezunu olması, Arapçayı çok iyi konuşması, kariyerindeki yükselişi hızlandırdı ve bir zamanların bu efsane gazetesi onu Ortadoğu muhabiri olarak görevlendirdi. Kahire, Bağdat, Þam, Lübnan gibi kentlerde gazetesi adına çalıştı.

Pravda’nın bu acar muhabiri, Ortadoğu savaşlarının birçoğunu da gazete adına takip etti. Ancak sadece fotoğraf çekip gazetesine haber geçmekle yetinmiyordu Primakov. O günlerde dünyanın önde gelen haberalma örgütlerinin gizli ajanları Ortadoğu’da cirit atıyordu ve Primakov da boş durmadı. Gazetesine haber geçmesinin yanı sıra Rusya adına ‘haberalma’ faaliyetlerini de yürüttü. Tezini Þark Enstitüsü’nde tamamlamış olması, çok iyi düzeyde Arapça konuşması, onun diğer ajanlardan bir adım önde olmasını sağladı. Saddam Hüseyin ve Hüsnü Mübarek gibi liderlerin geleceği ile ilgili yorumları aksatmadan KGB’ye geçti. Yıllar sonra bu iki isim ile dostluk kuracağı, o yıllarda genç Primakov’un aklından geçmiyordu.

Ulusunun çıkarlarını her şeyden üstün tutan vatansever gazeteci Primakov’un hayatında Gorbaçov’un etkisi büyük. 1991’de Körfez Savaşı’nın çıkmasıyla Primakov, Rusya’da aranan bir isim haline geldi ve Gorbaçov’un siyasi danışmanlığına kadar yükseldi. O dönemde Saddam Hüseyin ile diyalog kurabilen ender isimlerdendi.

O yıllarda KGB, iç ve dış istihbarat olmak üzere ikiye ayrıldı. Başarılı çalışmalardan sonra Gorbaçov, onu KGB’nin en önemli biriminin, yani Dış Haberalma Servisi’nin (SVR) başına getirerek ödüllendirdi. Sovyetler Birliği o günlerde dağılmanın sancılarını yaşıyordu. Gorbaçov’un birbirini izleyen reformlarına o hep mesafeli baktı. Hiçbir zaman reformcu ve demokrat bir kişi olarak anılmadı. Gorbaçov’un yeniliklerine gönülden bağlılığını açıklayan diğer bürokratlardan değildi o.

Andrey Kozirev’in yerine Dışişleri Bakanı olan Primakov, Rusya’nın dış politikasını belirgin biçimde değiştirdi. Dış politikada yapılan hatalar onun döneminde neredeyse sıfıra indirgendi ve Rusya Batı’nın gözünde dış politikasındaki kararlı tutumuyla puan kazanır oldu. Primakov, Balkanlar’da, Ortadoğu’da ve Uzakdoğu’da her zaman Rusya’nın konumunu güçlendirmek için çalıştı, NATO’nun Doğu Avrupa’ya yayılma sürecini hiçbir zaman benimsemedi ve bir dizi uluslararası konuda ABD’nin karşısına çıkmaya başladı. Moskova, BDT ülkelerine yönelik politikasında her ne kadar ciddi başarılar elde edemese de onlara yeniden ‘ağabeylik’ yapmaya başlamasında Primakov’un izlediği dış politika başarılı oldu. Bu tutumuyla Primakov komünistlerin gözünde de yükseldi. Başkanı ve hükümeti eleştiri yağmuruna tutan komünist muhalefetin dışişlerini hedef almaması dikkat çekiciydi. Daha çok siyasi bir isim olarak kabul edilen Primakov’un ekonomik politika konusunda nasıl bir tutum izleyeceği Moskova’da merakla bekleniyor.

Primakov’un tek dezavantajı ise ilerlemiş yaşı. 68 yaşındaki Başbakan’ın bazı sağlık problemleri bulunuyor. Geçtiğimiz yıl safra kesesi ameliyatı geçirmesi ve sağlığının bu yoğun tempoya dayanamayacağı da Moskova kulislerinde yaygın bir görüş. Yani Rusya’nın en güçlü iki ismi Yeltsin ve Primakov’un tek ortak özelliklerinin sağlık sorunları olduğu belirtiliyor. Siyasi uzmanlar Yeltsin’in erken ölümü halinde Primakov’un üç ay süresince, yeni seçimler yapılıncaya kadar Rusya’yı yöneteceğine dikkat çekiyor ve sağlığının bu görevi üstlenmesine engel olabileceği görüşünde birleşiyor. Primakov’un, öteki pek çok liderden ve bu arada başbakan adaylarından farklı olarak, devlet başkanlığına aday olmaması da dikkat çekici bir başka nokta. Boris Yeltsin’in Primakov adında karar kılmasında bu faktörün önemli rol oynadığı yorumları yapılıyor. Ancak bir süre öncesine kadar başbakanlık görevinin kendisine teklif edilmesi halinde kabul etmeyeceğini açıklayan Primakov’un 2000 yılına kadar görüş değiştirmeyeceğini söylemek de bir hayli güç. Rusya’yı bir süredir ciddi bir biçimde tehdit eden siyasi kriz ‘şimdilik’ Primakov adıyla aşıldı. Herkes ona kurtarıcı gözüyle baktı ve başbakanlık kendisine bir anlamda altın kâsede sunuldu. Yaşlı siyasetçinin bu ödülü nasıl değerlendireceğini ise önümüzdeki günler belirleyecek.

***


Rus muhalefeti sokağa iniyor

7 Ekim 1998

Ekonomik krizle boğuşan Rusya’da milyonlarca işçi bugün yaşam standartları ve ödenmeyen maaşları protesto için sokaklara dökülüyor. Komünist Parti’nin desteğiyle ülke çapında düzenlenen gösterilerde Devlet Başkanı Boris Yeltsin’e de istifa çağrısı yapılacak. Bağımsız Sendikalar Federasyonu, gösterilere dokuz milyonu grevde bulunan yaklaşık 28 milyon kişinin katılmasının beklendiğini bildirdi. Komünist Parti’nin lideri Genadi Züganov ise 40 milyon kişinin katılımını beklediklerini söyledi. Geçen yıl düzenlenen gösterilere iki milyon kişi katılmıştı.

Gösteriler için hükümetten de sert bir uyarı geldi. Adalet Bakanı Pavel Krasheninnikov, dün silahlı bir isyanı teşvik etmeleri halinde muhalefet liderleri hakkında adli suçlamada bulunacaklarını söyledi. Krasheninnikov, hükümeti güç kullanarak devirme çağırısı yapan Komünist Parti milletvekili emekli General Albert Makashov ile hafta sonu halka seslenen bazı muhaliflerin soruşturmaya alınabileceklerini kaydetti. Krasheninnikov, anayasal düzene aykırı davranışlara izin verilmeyeceğini duyurdu. Muhalefet ise gösterilerin barış içinde geçeceğini açıkladı. Kitle gösterileri nedeniyle Rusya’nın genelinde güvenlik önlemleri artırıldı. Sadece Moskova’da 11 bin polis ve dört bin İçişleri Bakanlığı’na bağlı asker görev yapacak.

***


Yeltsin’in sağlığı yine sorun

14 Ekim 1998

Özbekistan ve Kazakistan’a resmi ziyarette bulunduğu sırada fenalaşan Yeltsin gezisini yarıda keserek Moskova’ya döndü. Kremlin’den yapılan açıklamada, Yeltsin’in bronşit nedeniyle gezisini yarıda kesmek zorunda kaldığı ve evinde doktor kontrolünde dinlendiği belirtildi. Siyasi çalkantıyı atlatamayan Rusya’da 67 yaşındaki devlet başkanının sağlık problemlerinin kendisini 2000 yılında yapılacak devlet başkanlığı seçimlerine taşıyamayacağı yolundaki tartışmalar tekrar alevlendi.

1996’da by-pass olan Yeltsin’in stres nedeniyle yorgun düştüğü ve bir süre Gorki-9 adlı daçasından ayrılmayacağı belirtiliyor. Doktorlar, Yeltsin’in davranışlarında gözle görünen bir anormallik gösterdiğini, yürüyüş ve bakışlarında bir değişiklik olduğunu belirtiyor. Moskova International Health Center’dan Doktor Mikhail Vinogradov, “Yüzünde değişik bir ifade var. Yarı sinirli yarı durgun. Söylemek istediğini söyleyemiyor. Çok düşünüyor ve ne söyleyeceğini daha sonra hatırlıyor. Bütün bunlar yaştan kaynaklanan bunama belirtileridir” dedi.

***


Yeltsin istifa kıskacında

15 Ekim 1998

Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in sağlık sorunu nedeniyle Kazakistan gezisini yarıda kesip Moskova’ya dönmesiyle ‘Yeltsin’in başkanlığı sürdüremeyeceği’ tartışmaları yeniden alevlenirken, parlamentonun üst kanadı Federasyon Konseyi de ilk kez Yeltsin’in istifaya davet edilmesi yönünde hazırlıklara girişti.

Yerel yöneticilerden oluşan Federasyon Konseyi bugüne kadar genellikle Yeltsin’in politikaları ile çelişkili tutumlara girmekten kaçınırken, ülkede 7 Ekim’de yapılan genel protesto eylemlerinden sonra bu tutumunu değiştirdi.

Konsey’in Toplumsal Politika Komitesi tarafından hazırlanan karar tasarısında, ‘7 Ekim eylemlerinde halkın, Yeltsin’in istifa etmesi talebini dile getirdiği göz önünde bulundurularak, ülkenin çıkarı için, Devlet Başkanı’nın bu makamından çekilmesi’ öneriliyor. Bu tasarıyla birlikte hazırlanan bazı ekonomik ve siyasi içerikli tasarılar, Konsey’in dün başlayan oturumlarında gündeme alındı.

Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin ise, hastalığı dolayısıyla doktorların bir hafta istirahat önermesine rağmen dün sabah yatağından kalktı ve Moskova yakınlarında bulunan Gorki-9’daki ikametgâhından Kremlin Sarayı’na gitti. Yeltsin, Kremlin’de Başbakan Yevgeni Primakov, Dışişleri Bakanı İgor İvanov ve Savunma Bakanı İgor Sergeyev’i yanına çağırarak, bir toplantı yaptı ve işinin başında olduğu mesajını verdi.

Görüşmeden sonra gazetecilere, Yeltsin’in sağlığının çok iyi olduğunu söyleyen Primakov, “Yeltsin’e, doktorların önerilerini dinlemesi ve kendisine dikkat etmesi gerektiğini söylediğimde, bana, ‘Onları dinlemeyeceğim’ yanıtı verdi” dedi. Dışişleri ve savunma bakanlarının da katıldıkları görüşmede Yeltsin’in, Kosova sorunu konusunda sağlanan gelişmelerden ötürü kendilerine teşekkür ettiğini belirten Primakov, “Devlet Başkanı, aynı doğrultudaki çalışmalarımızı sürdürmemiz emri verdi” diye konuştu.

***


Yeltsin istifa edecek mi?

18 Ekim 1998

Sağlık durumu gün geçtikçe bozulan Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in 2000 yılında yapılacak başkanlık seçimlerine kadar görevini sürdürüp sürdüremeyeceği konusundaki tartışmalar, ekonomik krizi atlatamayan Rusya’nın siyasi gündemini değiştirdi. Ülkede, Federasyon Konseyi’nden Duma’ya, siyasi partilerden başkanın yakın dostlarına kadar herkes Yeltsin’in sağlık durumunu gerekçe göstererek siyasetten çekilmesi gerektiği görüşünde birleşiyor. Ancak Rusya’nın 67 yaşındaki lideri, kendisi ile ilgili yapılan tartışmalara katılmayarak sessizliğini koruyor. Orta Asya gezisi sırasında rahatsızlanarak Moskova’ya dönmek zorunda kalan 67 yaşındaki Rusya Devlet Başkanı doktorların tüm tavsiyelerine rağmen Kremlin’e gelerek çalışmaya başladı. Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na yeni atanan Anatoli Sliva’yı önceki gün Kremlin’de kabul eden Yeltsin’in yüzündeki donuk ifade bu toplantı süresince de göze çarptı. Kremlin’in sözcüsü Dimitri Yakuşkin, başkanın sağlığında bir anormallik olmadığını, kendisinin Orta Asya gezisi sırasında soğuk aldığını söyledi.

Rusya’nın en güçlü siyasi isimlerinden biri olan Moskova Belediye Başkanı Yuri Lujkov da ilk kez Yeltsin’in istifa etmesi gerektiğini dile getirdi. Yeltsin’i siyasi iktidarı boyunca destekleyen Lujkov, “Devlet Başkanı’nın sağlık sorunları onun görevini ciddi bir biçimde etkiliyor. Kendisi bu görevden ayrılmalı ve sağlığının başkanlık görevini sürdürmesine engel olduğunu kamuoyuna inkâr açıklamalıdır” dedi.

Lujkov’un bu beklenmedik çıkışı siyasi gözlemciler arasında ‘sürpriz bir açıklama’ olarak yorumlandı. Moskova Siyasi Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Yuri Korgunyuk, 2000 yılında yapılacak başkanlık seçimleri için en güçlü adaylardan biri olan Lujkov’un Yeltsin’i artık siyasi rakip olarak görmediğini belirterek, “Lujkov, bugüne dek Yeltsin ile ilişkilerinde çok dikkatli davranan bir politikacıdır. Ancak artık o bile başkanın siyasi gücünü tükettiğini görüyor” dedi. Korgunyuk, yapılan kamuoyu yoklamalarında başkanlık seçimlerine en güçlü aday olduğu ortaya çıkan Lujkov’a Rus halkının yüzde 42’sini, yeni başkanları gözüyle baktığını da sözlerine ekledi. Haftalık Obshçaya gazetesine bir demeç veren Lujkov yakın bir gelecekte merkezde yeni bir parti kuracağını ve partinin ilk toplantısını kasım ayında yapacağını belirtti.

***


Brejnev adı yeniden sahnede

19 Ekim 1998 Pazartesi

Rusya’nın istikrarsız siyasi ortamında Brejnev’in kurduğu partinin komünist ideolojiye meyilli olacağı, ancak kapitalist düzeni de inkâr etmeyeceği belirtildi. Brejnev, yaptığı açıklamada Rusya’da mevcut siyasi gelişmelerin halkı umutsuzluğa sürüklediğini, amaçlarının ülkeyi Sovyetler Birliği’nin 1970’lerdeki eski güçlü günlerine tekrar döndürmek olduğunu belirterek, “O günlere özlem duyan çok sayıda insanın beklentilerini yerine getireceğiz. Ancak bunu gerçekleştirebilmemiz için yeni neslin oylarına da ihtiyacımız var” dedi.

Komünist nostalji

Siyasi gözlemciler, Brejnev’in kurduğu yeni partinin ve temsil ettiği görüşün geçmişi özlemle anan, nostaljiyi arayan yaşlı kesime hitap ettiğini, partinin Rusya’nın yeni nesli tarafından itibar görmeyeceğini belirtiyor. Brejnev adının özellikle işçi kesiminde olumlu bir izlenim bıraktığı ve mevcut Komünist Parti’nin politikasından hoşnut olmayanların Brejnev’in partisine kayabileceği belirtiliyor.

30 Eylül tarihinde Adalet Bakanlığı’nca tescil edilen Brejnev’in, ‘Rus Komünist Sosyal ve Siyasi Harekâtı’ adlı partisinin Rusya’nın 47 bölgesinde 5 bin üyesi bulunduğu açıklandı.

Komünist ideolojiyi halen savunduğunu, ancak değişen dünya düzeninde komünizmin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünen Brejnev, Marx, Engels ve Lenin’in çalışmalarında özel mülkiyetin olumsuzluğuna dair bir söylem bulunmadığını belirtti, ancak anahtar sektörlerin devlet tarafından yönetilmesi gerektiğinin de altını çizdi. Brejnev, dedesi Leonid Brejnev’in kendisine yüklü miktarda bir servet bıraktığı yolundaki iddiaları reddetti ve “Benim Rembrandt tablolarım, araba koleksiyonlarım, adalarım ya da altınlarım yok. Dedemden bana kalan tek şey bugün onurla taşıdığım ona ait madalyalardır” dedi.

***


Odinsova kasabası sakin

22 Ekim 1998

Başbakan Mesut Yılmaz’ın, “Apo Rusya’da” şeklindeki açıklamasıyla gözler Þam’dan sonra Moskova’ya çevrildi. Moskova’nın sayfiye yerlerinden biri olan bu sakin kasaba, gerçekten Abdullah Öcalan’ı ağırlıyor mu? Bu sorunun yanıtını aramak amacıyla Odintsova’ya yaptığımız incelemelerde, 40 bin nüfuslu kasabada göze çarpan tek şey olağanüstü sakinliğiydi.

Moskova’nın 30 kilometre batısında yeralan kasaba, Rusların ‘daça’ adını verdikleri sayfiye evleriyle de tanınan bir uydu kent.

Başbakan Yılmaz’ın açıklamasıyla bir anda ‘hedef’ haline gelen kasabanın caddelerine dün de sessizlik hâkimdi. Kasabada dolaştığımız süre içinde olağanüstü güvenlik önlemleri göze çarpmadı. Rutin polis kontrollerinin azlığı dikkat çekiciydi.

Moskova’yı batı bölgelerine bağlayan Majoskoye adlı karayolu üzerindeki kasabada Türk nüfusu da yok denecek kadar az. Konuştuğumuz tüm kasaba sakinleri Odintsova’nın sakinliğine ve temiz havasına dikkat çekiyor ve kasabalarında herkesin birbirini tanıdığını ve yabancıların bu sakinlik yüzünden Odinstova’yı tercih etmediklerini söylüyor. Kısacası Abdullah Öcalan’ın nasıl ve hangi yolla Moskova’nın bu sakin kasabasına geldiği ve neden Odintsova’yı seçtiği yolundaki sorulara cevap bulmak güç.

***


Yılmaz’dan Apo için Primakov’a mektup

24 Ekim 1998

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Moskova’da kaldığının belirlenmesi üzerine Başbakan Mesut Yılmaz’ın Rusya Başbakanı Yevgeni Primakov’a 21 Ekim tarihinde bir mektup gönderdiği ve Öcalan’ın Moskova yakınlarındaki Odinstovo kasabasında kaldığının belirlendiğini ilettiği öğrenildi. Primakov’un, Yılmaz’ın mektubu üzerine Öcalan konusuyla bizzat ilgilendiği ve ilgili devlet kuruluşlarına konunun acilen araştırılması emrini verdiği belirtildi.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vladimir Rahmanin, dün düzenlediği basın toplantısında, Başbakan Yılmaz tarafından 21 Ekim’de Rus meslektaşı Primakov’a konuyla ilgili bir mektup gönderildiğini açıkladı. Rahmanin, “Primakov, bu mektubu alır almaz ilgili devlet kuruluşlarına emir vererek, konunun acilen araştırılmasını istedi. Sonuç alınır alınmaz, Türkiye bilgilendirilecektir” dedi.

Rahmanin, mektubun içeriği konusunda bir açıklama yapamayacağını belirterek, “Bu iki ülke başbakanı arasındaki diplomatik bir yazışmadır ve mektubun içeriğini sadece iki başbakan bilebilir. İçerik konusunda başbakanımız tarafından bakanlığımıza herhangi bir bilgi ulaşmadı” dedi. Primakov’un Öcalan konusuyla yakından ilgilendiğini belirten Rahmanin, Öcalan konusunun iki ülke arasındaki ilişkileri bozmayacağını, konunun diplomatik yoldan incelendiğini söyledi.

***


Duma’nın Apo ayıbı

5 Kasım 1998

PKK’lı terörist Abdullah Öcalan, Rusya’dan resmi sığınma hakkı talebinde bulunurken, Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı Duma, dün bu talebin kabul edilmesi için Devlet Başkanı Boris Yeltsin’e çağrı yapan bir tasarıyı kabul etti. Abdullah Öcalan, sığınma başvurusu için Duma’ya 30 Ekim tarihli ve Rusça kaleme alınmış bir mektup yazdı. Duma’da tasarı oylanmadan önce okunan mektupta Öcalan, “Rusya Federasyonu’nun, geçerli uluslararası hukuk normları ve Rus mevzuatına göre, bana, Rusya Federasyonu’nda siyasi sığınma verilmesini resmen istiyorum” dedi. Öcalan’ın mektubunda, “Bölgedeki karışık durum nedeniyle karargâhımdan ayrılmak yönünde acil bir karar almak zorunda kaldım” ifadeleri dikkat çekti. Öcalan mektupta, “Her zaman Moskova’ya gelmeyi istiyordum, şimdi de istiyorum” derken, geçen yıl Rusya’ya bir ziyaret yapmaya çalıştığını belirten sözleri de yer aldı.

Duma’da 11 milletvekilinin imzasıyla hazırlanan ve Yeltsin’e, Öcalan’a siyasi sığınma hakkı verilmesi konusunda başvuru yapılmasını öngören tasarı dün sabah yapılan bir oylamayla önce Genel kurulun gündemine alındı, ardından da oya sunuldu. Tasarı, 450 üyeli Duma’da

298 olumlu, bir çekimser ve bir de aleyhte oyla kabul edildi. Tasarıda, Türkiye de ağır bir dille eleştirilerek, ‘uluslararası toplumun Kürt sorununun barışçı siyasi çözümü yönündeki isteklerini görmezden gelmeyi sürdürmek’le suçlandı.

Rusya, daha önce yaptığı açıklamalarda elinde Öcalan’ın nerede olduğuna dair bir bilgi bulunmadığını bildirmişti. Başbakan Mesut Yılmaz, geçen hafta Rusya’dan Öcalan’ın Rusya Federasyonu içinde barındırılmayacağına dair yazılı bir söz aldığını açıklamıştı.

Bağlayıcı değil

Siyasi gözlemciler Duma’nın bu kararının Yeltsin’i ve hükümeti bağlayıcı bir nitelik taşımadığını belirtiyor. Duma’nın bu kararla Primakov hükümetini Türkiye karşısında zor duruma düşürmeyi hesapladığı kaydediliyor. Duma’nın her konuda karşı çıktığı Yeltsin’e başvurmasının da konuya siyasi boyut katma amacı taşıdığı belirtiliyor. Yeltsin’in bu başvuruya yanıt verip vermeyeceği ise merakla bekleniyor. Moskova kulislerinde, sağlık durumu gittikçe kötüye giden Yeltsin’in Duma’nın bu başvurusuna ilgi göstermeyeceği ve konuyu hükümet politikası düzeyine getirmeyeceği konuşuluyor.

Sürpriz olmadı

PKK liderinin Moskova’da olduğu iddialarını yanıtlamaktan kaçınan Rusya’da Duma’dan bu kararın çıkması sürpriz olmadı. PKK’ya sempati duyan ve Türkiye’nin Güneydoğu politikasını her fırsatta eleştiren bir grup milletvekili, tasarının ön hazırlıklarına yaklaşık iki hafta önce başlamıştı. Duma’da PKK’ya sempati duyan kesimin başını Jeopolitik Komitesi çekiyor. PKK liderinin Rusya temsilcisi Mahir Vellat ile de yakın ilişkileri olan bu komite özellikle Öcalan’ın Moskova’da olduğunun belirlenmesi üzerine Türkiye aleyhtarı bazı faaliyetlerde bulunmuştu. Bazı komünist parti milletvekillerinin de desteğini alan bu komite geçtiğimiz hafta PKK temsilcisi Vellat’ı Duma’ya davet ederek bir toplantı düzenlemesi için girişimlerde bulunmuştu. Türkiye ile Rusya arasında ciddi bir diplomatik krize neden olabilecek bu toplantı son anda iptal edilmiş ve Öcalan’ın açıklamalarının okunacağı ‘Türk-Kürt Sorununa Barışçıl İnisiyatifler’ adlı panel ileri bir tarihe ertelenmişti.

Duma’dan çıkan kararın iki ülke arasındaki siyasi ilişkilerin de geleceğini belirleyecek nitelikte olduğu belirtiliyor.

Rusya’da Bolşevik nostalji

Devrimin 81. yıldönümü gösterilerine beklenen ilgi olmadı. Komünist Parti, tüm çabalarına rağmen Moskova’da yüz binlerce kişiyi meydanlarda toplayamazken, sendikalar da düzenlenen yürüyüşe katılmadı

***


Rusya ne yapacağını şaşırdı

6 Kasım 1998 Cuma

Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı Duma’nın PKK’lı terörist Abdullah Öcalan’a kucak açmasının ardından gözler Rus hükümet yetkililerinin açıklamalarına çevrildi. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vladimir Rahmanin, dün düzenlediği basın toplantısında, Duma’nın kararıyla ilgili önceden hazırlanmış bir metni okudu. Rahmanin, “Konuyla ilgili yeni bir şey yok. Duma’nın başvurusu yasal prosedürler çerçevesinde ele alınır. Dışişleri Bakanımız İgor İvanov’un Türkiye ziyareti sırasında Başbakan Mesut Yılmaz’a verdiği sözler hâlâ geçerlidir” dedi. Rahmanin, toplantının ardından Türk gazetecilerin soruları üzerine, ‘Rusya’nın Öcalan’a topraklarında barınma olanağı vermeyeceği’ garantisi üzerine belirsiz ifadeler kullandı. Rahmanin, “Rusya, Türkiye’ye teminat vermişti. Bu değişti mi?” sorusuna, “Sorunuz varsayıma dayanıyor” yanıtını verdi. Rahmanin Öcalan’ın Rusya’da bulunduğuna ilişkin resmi makamların elinde bilgi olmadığını da yineledi.

Stepaşin ise Öcalan’a siyasi sığınma hakkı verilmeyeceğini söyledi. Stepaşin, Devlet Başkanı Yeltsin’in de bu görüşte olduğunu kaydetti. Stepaşin, Duma’nın kararına ilişkin olarak da, “Duma, istediğini söylemekte özgürdür. Ancak bir kişinin siyasi sığınma hakkı alıp almamasına Duma karar vermez” diye konuştu.

Yasalara aykırı

Öcalan’ın Duma’dan istediği resmi siyasi sığınma talebinin mültecileri ilgilendiren uluslararası yasalara aykırı olduğu ortaya çıktı. Rusya Dışişleri Bakanlığı dün Öcalan’ın sığınma hakkıyla ilgili olarak kendilerine talepte bulunmadığını açıkladı. Diplomatik prosedüre göre siyasi mülteci sıfatıyla bir başka ülkeye başvuran bir kişinin o ülkenin konsolosloğuna ya da dışişleri bakanlığına başvuruda bulunması gerekiyor.

Duma’nın kararının, parlamentonun üst kanadı Federasyon Konseyi’nde oylanması gerekmiyor. Karar, ‘Yeltsin’e çağrı’ niteliği taşıyor ve devlet organlarını bağlamıyor. Rusya yürütme organlarının Öcalan’a siyasi mülteci hakkı tanınmasına sıcak bakmadığı belirtiliyor.

Diplomatik kaynaklar, Öcalan’ın siyasi sığınma talebiyle daha önce de Rusya yönetimine başvurduğunu, ancak hükümetin aceleci davranmadığını belirtti. Rusya’nın böyle bir nedenle Türkiye’yi gözden çıkarmak istemeyeceğine dikkat çeken çevreler Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın Duma’nın aldığı karardan duyduğu gizli memnuniyetsizliği de dile getirdiler.

***


Bolşevik Devrimi anıldı

8 Kasım 1998

Rusya’da 1917’deki Bolşevik Devrimi’nin 81. yıldönümü başkent Moskova’da ve diğer kentlerde yürüyüş ve gösterilerle anıldı. Ancak komünist rejimin yıkılmasından sonraki en kötü ekonomik krizle boğuşan halkın çoğunluğunun kayıtsız kalması nedeniyle, yapılan yürüyüşler geçmişe özlem duyan birkaç bin kişinin katılımıyla sınırlı kaldı ve Sovyet dönemindeki görkemine ulaşamadı.

Sendikalar, dün yapılan gösterilere yüz binlerce kişinin katılımını sağlamak için Komünist Parti ile el ele verse de kendileri gösterilere katılmadı. Çoğunu yaşlıların oluşturduğu sertlik yanlısı muhalifler Devlet Başkanı Boris Yeltsin’i affetmeye hiç niyetli olmadıklarını protestolarıyla gözler önüne serdi. Moskova’da Kremlin Sarayı yakınlarında düzenlenen gösteride, halk arasında Yeltsin’in görevinden alınmasını talep eden bir imza kampanyası da başlatıldı. Komünist Parti lideri Gennadi Züganov, Lubyanka Meydanı’nında 8 bin kadar taraftarına seslendiği konuşmada parlamentoda Yeltsin’i görevden alma yönünde bir girişim başlatılması için çalışacağını belirtti. Moskova’daki gösteri için yaklaşık 2 bin polis görevlendirildi, ancak belirli bir güzergâhta sürerken Lubyanka Meydanı’nda mitinge dönüştürülen eylemde, polis ve göstericiler arasında uyum olduğu gözlendi. Son zamanlarda yapılan bir kamuoyu yoklaması Rus halkının yalnızca yüzde 13’ünün komünist ideolojiye inandığını ortaya koydu.

***


Demokrasi tutkunu milletvekili öldürüldü

22 Kasım 1998 Pazar

Rusya’da 2000 yılında yapılacak devlet başkanlığı seçimlerine katılmayı planlayan liberal bir milletvekili önceki gün St. Petersburg’da öldürüldü. Parlamentonun alt kanadı Duma’nın en dikkate değer kadın üyelerinden biri olan Galina Starovoytova’nın, oturduğu apartmanın girişinde saldırıya uğradığı belirtildi. Polis kanlar içindeki cesedi bulan bir kişinin ambulans çağırdığını açıkladı.

Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin, ‘demokrasi tutkunu’ olarak tanımladığı Starovoytova’nın öldürülmesiyle ilgili soruşturmayı bizzat denetleyeceğini söyledi. Polis siyasi bir cinayet olasılığını göz ardı etmiyor. Eski başbakanlardan Yegor Gaydar da bu yöndeki kuşkuları doğrularcasına Starovoytova’nın ‘Rusya’da demokrasinin mümkün olduğu tezini kanıtlamaya çalıştığını’ ve bunu hayatıyla ödediğini söyledi.

Interfaks haber ajansı, bir toplantıya katılmak üzere St. Petersburg’da bulunan Starovoytova’nın danışmanı Ruslan Linkov’un da ağır yaralandığını bildirdi. Hastaneye kaldırılan Linkov’un başından yaralandığını ve durumunun kritik olduğu belirtildi. Polis cinayetin iki kişi tarafından işlendiğini açıklarken, Itar-Tass ajansı olay yerinde susturucu takılmış bir silahla, bir otomatik tüfeğin bulunduğunu duyurdu. İçişleri Bakanı Sergey Stepaşin apar topar St. Petersburg’a gitti.

Demokratik Rusya Partisi üyesi Starovoytova 1996’da devlet başkanlığı seçimlerine katılmak istemiş, ancak teknik nedenler yüzünden bunu başaramamıştı. Starovoytova 2000 yılında yeniden aday olacağını açıklamıştı.

***


Krize rağmen Ramstore

27 Kasım 1998 Cuma

Rusya’daki krizden daha da büyüyerek çıkan Migros bir yıl aradan sonra ikinci hipermarketi Moskova’da açtı. 32 bin metrekarelik alana kurulu Ramstore, Beylikdüzü’ndekinin ardından Migros’un ikinci büyük, Rusya’nın ise en büyük mağazası unvanını kazandı. Enka’nın yedi ayda tamamladığı mağaza 45 milyon dolara mal oldu. Ramstore’un bir başka özelliği de kredilerin kısıldığı bir ortamda Dünya Bankası’ndan 30 milyon dolarlık krediyi almış olması.

Moskova’daki ikinci Ramstore’un dün yapılan açılış töreninde buluşan Moskova Belediye Başkanı Yuri Lujkov, Türkiye’nin Moskova Büyükelçisi Nabi Þensoy, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç ve Enka Yönetim Kurulu Başkanı Þarık Tara yaptıkları konuşmaların ardından Moskova’nın en modern alışveriş merkezini hizmete açtı. Törene Koç Ailesi, Koç Holding, Enka Holding, Migros ve Ram yetkilileri katıldı.

Moskova’nın imajını yükseltti

Devlet Bakanlığı seçimlerinin en önemli adaylarıdan Moskova Belediye Başkanı Yuri Lujkov, açılış töreninde yaptığı konuşmada, mağazanın Moskova’nın imajını yükselttiğini belirtti. Koç Holding ve Migros Türk Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç ise 1996 yılında ilk Ramstore’un açıldığını ve yeni Ramstore yatırımları hedefinin hızla gerçekleştirilmesinden duyduğu mutluluğu belirtti. Moskova’da perakende sektöründe yatırımların süreceği konusunda kararlılığını belirten Koç, gelecek yıl Moskova’da üçüncü Ramstore Alışveriş Merkezi’nin ve 2000 yılına girerken dördüncü Ramstore’un hedeflendiğini belirtti.

Rusya’nın yaşanan krizden güçlenerek çıkacağına inandığını ifade eden Koç, 1997-98 yılında Rusya’ya sadece Ramstore’lar için 100 milyon dolarlık yatırım yapıldığını belirtti. Tören sonrasında Rahmi Koç, Þarık Tara ile beraber IFC ile 30 milyon dolarlık kredi anlaşmasını imzaladı. Yeni hipermarket inşaatı için kullanılacak bu kredi, 10 yıl geri ödemeli. Moskova’nın Maryina Roscha bölgesinde yer alan Ramstore Alışveriş Merkezi, içinde bulunan hipermarket, 80 ihtisas mağazası, fast food restoranlar, 700 kişilik dört sinema salonu ile eğlence ve aktivite merkezinden oluşuyor.

Ramstore Genel Müdürü Aziz Bulgu’ya göre, çokuluslu şirketler ‘risk hesabı’ yaparken, Ramstore ilk olmanın avantajıyla köşe başlarını tuttu. Gelecek yıl üçüncü hipermarketin temelinin atılacağını belirten Bulgu şunları dedi:

“İlk mağazamızı bir yıl önce açtığımızda, Batılı hipermarket zincirleri bizi şaşkınlıkla izliyordu. ‘Rusya çok riskli bir pazar. Böylesi bir yatırımı nasıl göze alıyorsunuz’ diyorlardı. Biz 3-4 milyon dolar harcayıp, Moskova’nın ilk çağdaş alışveriş merkezini açtık. Kriz süresince, sadece eylül ayında satışlarımız çok ciddi oranda düştü. Ruble yüzde 100’den fazla değer kaybetti. Ama şimdi işler yolunda. Saatte 1000 kişi Ramstore’a alışveriş için geliyor. Hatta reel olarak yüzde 20 büyüme sağladık. Çünkü halk artık parasını daha dikkatli harcamak zorunda. Ramstore, piyasaya göre daha ucuz ve daha kaliteli. Biz temel tüketim malları satıyoruz. Kriz bizi etkilemez.”

Birincisine fark attı

Ramstore, imaj sorunu yaşayan Türk ürünlerinin Rusya’daki vitrinini de oluşturruyor. Hesap makinesi yerine optik okuyucuların kullanldığı ramstore, Rusların alışveriş alışkanlığını da değiştiriyor. Ramstore’da alışveriş in alışkanlık yarattığını belirten Moskovalı, mağazayı prestij merkezi olarak da tanımlıyor. Moskova’da açılan ilk Ramstore, 34 milyon dolara malolmuştu. 32 bin metrekare büyüklüğündeki ikinci Ramstore hem metrekare hem de maliyet olarak birincisine fark attı. İkinci Ramstore’un büyüklüğü birincisinden 12 bin metrekarebüyük, maliyeti ise 11 milyon dolar daha fazla. Yeni Ramstore’da 40 kasayla hizmet veriliyor.

***


Moskova’da silah pazarı kavgası

7 Aralık 1998 Pazartesi

‘Made in Russia’ etiketli ürünler dünya pazarlarında pek ilgi görmez. ‘Teknoloji fakiri’ Rusya’nın ihraç ettiği ürünler hammadde ve yakıtın dışında yok denecek kadar azdır. Ancak bu etiket herhangi bir silahın üzerinde bulunuyorsa o zaman iş değişir. Bu etiketi taşıyan bir silahın güvenilirliği herkesçe kabul edilir. Ekonomik kriz nedeniyle zor günler yaşayan Rusya’nın en büyük gelir kalemlerinden olan silah ticaretinde bugünlerde ciddi sıkıntı yaşanıyor. Bir yandan satışların azalması, diğer yandan hükümetin silah pazarındaki etkisini artırmak istemesinden kaynaklanan sorunlar dünyanın ikinci büyük silah ihracatçısını kara kara düşündürüyor.

Hükümet, satışların azalmasında Rusya’nın en büyük silah ihracatçısı olan Rosvoorujeniye şirketinin yöneticilerini sorumlu tutarken, sektöre müdahaleyi tartışıyor. Bugün, 1991’deki satışlarının sadece yüzde 10’unu gerçekleştirebilen Rus silah pazarındaki tartışmaların yeni bir siyasi krize dönüşebileceği belirtiliyor.

Savunma sanayii için ayrılan bütçenin 1998’de bir önceki yıla oranla 27 milyar rubleden 15 milyar rubleye düşmesine silah üreticilerinin zarar etmesi de eklendiğinde sektörde yeni önlemler alınması zorunlu görünüyor. Bunların başında değişik silahları üreten şirketlerin birleştirilmesi ve 2 milyonu bulan silah işçisi sayısının 900 bine çekilmesi geliyor.

1997’de silah satışından elde edilen gelirin düşmesinden rahatsız olan hükümet, sektörün sorunlarını masaya yatırdı. Başbakan Yevgeni Primakov, olup biteni araştırmak için hükümette en çok güvendiği kişiyi, Başbakan Yardımcısı Yuri Maşlukov’u görevlendirdi. Maşlukov, haftalar süren çalışmasının sonuçlarını geçenlerde açıkladı. Maşlukov, Rosvoorujeniye’ye bütçeden ayrılan paranın yeniden artırılması gerektiğini belirtti ve tüm şimşekleri üzerine çekti. Maşlukov’un, bir gazeteye demecinde şirketi hedef göstererek, “Üst düzey yöneticilerden yeterli verimi alamıyoruz” diyince, şirketin Genel Müdürü Yevgeni Ananyev’den şu yanıt geldi: “Sorun atışlarımızdaki başarısızlık değil, dünya pazarında bizim dışımızda gelişen faktörlerdir.”

S-300’lerin satıcısı

Rosvoorujeniye ismine aslında Türkiye hiç de yabancı değil. Kıbrıs Rum Yönetimi’ne S-300 füzelerini pazarlayan şirket, aynı zamanda Rusya’nın silah satışını da neredeyse tek başına yönetiyor. Þirket özerk bir yapıya sahip ve Kremlin’le sıkı ilişkileri var. Viktor Çernomırdin’in başbakanlığında en rahat günlerini yaşayan şirket, Çernomırdin’in görevinden ayrılmasıyla bir anlamda öksüz kaldı. Ekonomik krizle boğuşan Kriyenko hükümetinin şirkete yeterli desteği sağlamaya zamanı olmadı. Primakov’un başbakan olmasından sonra mali yapısı kontrol altına alınan Rosvoorujeniye’den silah satışındaki düşüşün hesabı soruldu. Şirket silah siparişlerinin bu yıl 1,6 milyar dolar civarında olduğunu belirterek hükümeti rahatlatmaya çalıştı. Rosvoorujeniye, bu yılki toplam silah satışının 8 milyar dolara ulaşacağının garantisini verse de Primakov’un sağ kolu Maşlukov’u ikna edemedi. Hükümet ile Rosvoorujeniye arasındaki kavganın sonucunu belirleyecek tek isim Devlet Başkanı Boris Yeltsin. Ancak o da hastalığı nedeniyle devlet işlerinden elini çekmiş durumda. Şimdi merakla beklenen Maşlukov’un krizdeki silah pazarı için nasıl bir çözüm üreteceği…

Uzmanlar çözümün silah endüstrisinde küçülmeyle aşılabileceği görüşünde. Bu yılın ilk dokuz ayında pazarda yüzde 10 oranında bir küçülmenin önümüzdeki yılda da devam edeceği belirtiliyor. Zaten Maşlukov’un planı bu küçülmeyi sürdürmek ve yakın bir gelecekte ünlü Rus savaş uçaklarının üreticisi AVPK Sukhoi ile VPK MAPO’yu tek bir şirket haline getirmek. Ayrıca füze sistemi üreten Splav şirketi ile denizaltıların yapımcısı Tekhnika’nın da bir çatı altında toplanmasının hesapları yapılıyor.

Güç savaşı

Fakat söz konusu şirketlerin yöneticileri birleşmeden yana değil. Bunun ekonomik olmayacağı görüşündeler. Asıl neden ise sahip oldukları gücü yitirmemek. Maşlukov’un planlarından biri de silah ihracatının nasıl kontrol edileceği. Halen, 16 Rus silah şirketi kendi satışlarını kendileri yapıyor.

Rusya geçen yıl silah ticaretinden 3,5 milyar dolar kazandı. Hindistan’a denizaltılar, Kolombiya’ya savaş helikopterleri sattı. Rusya dünya silah ticaretinin yüzde 14’ünü elinde bulunduruyor. Bu oran ABD’nin üçte biri olsa da Fransa’dan yüksek.

Sovyet rejiminin en önemli mirası olan savaş endüstrisi artık devlet kontrolünde değil. Devletin yaptığı pazarlıkları artık yeni Ruslar yönetiyor. Ama yeni hükümetin silah politikası öncekilerden biraz farklı. Silah sanayi 2 milyondan fazla kişiyi istihdam ediyor ve Asya krizinin satışları olumsuz etkilediği iddia ediliyor. 1997’nin silah satışında en düşük gelirin elde edildiği yıl olduğu biliniyor ve 1998’le ilgili veriler henüz açıklanmadı. Rus yapımı silahların satışı ve elde edilen gelir, Sovyet döneminde en parlak günlerini yaşıyordu. 1990’da silah ticaretinden elde edilen gelir 15 milyar doları buluyordu. Ancak bu satışın büyük bölümü uydu ülkelere yapıldığından, satıştan elde edilen gelir bu ülkeler tarafından geri ödenmedi. Rejim çöktüğünde silah ticaretinden elde edilen gelir 1992’de 2,3 milyar dolara kadar düştü. Ancak bu para Rusya Federasyonu’nun kasasına nakit olarak girdi ve 1996’da 3,9 milyar dolara kadar yükseldi. Rusya’nın en çok sattığı silahlar arasında Sukhoi savaş uçakları, denizaltılar ve füzeler yer alıyor. Fakat bu gelir geçtiğimiz yıl 3.5 milyon dolara düşünce şirket yöneticileri başarısızlıkla suçlandı.

Suriye’ye yeni silahlar

Rusya, Suriye ile gelecek beş yıl içerisinde 2 milyar dolarlık silah satışıyla ilgili olarak pazarlığa oturdu. İki hafta önce Şam’a giden Rusya Savunma Bakanı İgor Sergeyev, Suriye ordusunda kullanılan eski model uçak ve tank gibi Rus silahlarının modernizasyonunu önerdi. Rus askeri çevrelerine göre, Suriye, şiddetle ordusunu modernize etmek istiyor. Türkiye ile yaşanan krizde, elindeki eski Sovyet silahlarının hiçbir işe yaramayacağını bildiği için modern Türk ordusu karşısında çaresiz kaldığı bir gerçek.

Rus yetkililer, Suriye’nin öncelikle, elinde bulunan dört bin Rus yapımı tankı ve 500 savaş uçağını (T72 tankları ve eski MIG serisi uçaklar) acilen elden geçirmeyi istediğini, bu iş için Þam yönetiminin birkaç yüz milyon doları hemen harcamaya hazır olduğunu belirtti. Suriye’nin uzun vadede de SU-27, T-80 tankları ve S-300 ve benzeri hava savunma silahları gibi, son teknolojik silahlardan satın almak istediği belirtiliyor.

Uzmanlar, iki ülke arasında gelecek beş yıl içinde yapılacak toplam silah ticaretinin hacminin yaklaşık 2 milyar doları bulacağı tahminini yapıyor. Ancak bu ticaretin Ortadoğu barış sürecinin geleceğiyle Türkiye-İsrail ilişkilerinin derecesine bağlı olacağı da kaydediliyor. Rusya-Suriye askeri iş birliği konusunun, Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad’ın önümüzdeki aylarda Moskova’ya yapacağı ziyarette de ele alınması bekleniyor. Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin, Savunma Bakanı Sergeyev aracılığıyla Esad’a bir mektup göndermiş ve ilişkilerin daha geniş bir tabana oturtulmasına hazır olduklarını belirtmişti.

***


İran’da korkutan nükleer reaktör

7 Aralık 1998 Pazartesi

ABD ve İsrail’in nükleer silah üretilebilir savıyla karşı çıktığı İran Körfezi’ndeki Buşehr reaktöründe Rusya ısrar ediyor. Rusya ile ABD arasında sorun olan 1000 megavat gücündeki nükleer reaktörün ilk ünitesinin 2003 yılında devreye gireceği belirtiliyor.

Geçtiğimiz hafta nükleer santralın geleceği ile ilgili konularda temaslarda bulunmak amacıyla Tahran’a resmi bir ziyarette bulunan Rusya Atom Enerjisi Bakanı Yevgeni Adamov, İranlı yetkililerle santralın yapımında anlaştı ve üç santralın daha yapımı konusunda görüş birliğine varıldı. İran’da yapımı devam eden santralın 3-4,5 milyar dolara mal olacağı belirtiliyor.

Tahran ziyareti sonrası Moskova’da bir açıklama yapan Adamov, “Tahran ziyaretimde İranlı yetkililerden bu santralda nükleer silah üretilmeyeceği konusunda güvence aldık” dedi. Dışişleri Bakanı Igor Ivanov ise, Rusya ile İran arasındaki nükleer enerji imajıyla imzalanan bir protokol var. Buna göre İran tamamen barışçıl amaçlarla nükleer santralın yapımına hız verilmesini istiyor. Santralın yapımında uluslararası sözleşmeleri Rus yetkililer tarafından gözardı edilmesi mümkün değildir” dedi.

1974 yılında Almanya tarafından yapımına başlanan Buşehr Nükleer Santralı İran-Irak savaşı sırasında hasar almış ve yapımı bir süre ertelenmişti. Amerika ve İsrail’in nükleer silah üretileceği endişesiyle karşı çıktığı santralın reaktörlerinin temini Ukrayna tarafından üstlenilmişti. ABD’nin yoğun baskıları nedeniyle Ukrayna, santralın yapımından vazgeçmiş ve proje Rusya’ya devredilmişti.

O artık çok hasta

Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in sağlık problemleri Rusya’da idari sistemin tıkanmasına yol açtı. Görevini sürdüremeyecek kadar rahatsızlanan Yeltsin tedavi nedeniyle iki haftalığına Kremlin’i terk etti. Kremlin, Yeltsin’in artık eskisi kadar aktif olamayacağını dün resmen açıkladı. Kremlin Sözcüsü Dmitry Yakuşkin, Yeltsin’in doktorlarını dinlemeyerek çalışmalarına devam ettiğini ve bu durum nedeniyle Başkan’ın sağlığını daha da kötüye gittiğini söyledi. Yeltsin’in sağ kolu olarak bilinen Oleg Susuyev de “Başkan artık hükümetle yakından ilgilenemeyecek, günlük ekonomik sorunlara kafasını yormayacak. Ancak durumu anayasal görevlerini yerine getiremeyecek kadar kötü değil” dedi. Ortaya çıkan boşluk şimdilik Başbakan Yevgeni Primakov tarafından dolduruluyor. 2000 yılında görev süresi sona erecek devlet başkanının bu süreye kadar koltuğunda kalıp kalamayacağı ise ülkede en çok konuşulan konu haline geldi. Sağlık sorunlarını gerekçe göstererek iki hafta önce Asya gezisini yarıda kesen Yeltsin, son olarak Avusturya ziyaretini de aynı gerekçeyle iptal etti. Yeltsin’i temsilen Avrupa Birliği toplantısına Başbakan Yevgeni Primakov katıldı. Primakov’un önümüzdeki günlerde Rusya’nın siyasetinde daha aktif olacağı belirtiliyor. Siyasi kulislerde Primakov’un adı devlet başkanı yardımcısı olarak anılıyor. Yeltsin sağlık sorunları nedeniyle görevinden ayrılmak zorunda kalırsa başbakan ülkeyi erken seçimlere kadar devlet başkanı olarak yönetecek.

Muhalefet kolları sıvadı

Boris Yeltsin’e istifa baskısını artıran muhalefet 2000 yılında yapılacak devlet başkanlığı seçimleri için şimdiden kolları sıvadı. Devlet başkanlığı seçimleri için Moskova Belediye Başkanı Yuri Lujkov ile Krasnoyarsk Valisi Alexander Lebed, resmen adaylığını ilan etti. Komünist Parti lideri Gennadi Züganov, Yeltsin’in kendi isteğiyle görevi terk etmesi gerektiğini belirterek “İstifa etmelidir ancak o bunu yapacak iradeye sahip değil” dedi.

Remzi Gokdag

Remzi Gökdağ gazeteci, yazar ve dijital yayıncıdır. Başka Şehirler, Sevgili İstanbul, Amerikan Medyası’nda 11 Eylül ve Park Otel Olayı kitaplarının yazarıdır.

Başka Şehirler
Önceki Yazı

TV’de şiddet

Sonraki Yazı

Uzun yola hüküm giymiş bir mahkumdu