Köprü savunmasız

Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü hava saldırılarına karşı koruyacak füze üssü için ayrılan bölge gecekondularının işgali altında.

1973 yılında hizmete giren Boğaziçi Köprüsü’nün hava savunma sistemi o tarihte hazırdı. Havadan gelebilecek saldırılara karşı Nakkaştepe’de bir füze üssü oluşturuldu. Köprünün her iki yakadaki ayaklarının bulunduğu bölgelerde de polis gözetim noktalan inşa edildi. Birinci köprü için alınan güvenlik önlemleri Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nde bulunmuyor.

Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü hava saldırılarına karşı koruyacak olan füze üssü için ayrılan bölgede bugün kırk bin kişinin yaşadığı bir mahalle bulunuyor. Arazilerinin. Gecekonducular tarafından işgal edildiğini geç de olsa fark eden Milli Savunma Bakanlığı bugüne dek yaptığı yazışmalardan bir sonuç alamadı.

Türkiye, komşularıyla problemi eksik olmayan bir ülke… Hem de bunlar her an sıcak çatışmalara dönüşme potansiyeli taşıyan problemler… Ateş almaya hazır İstanbul’da yaşıyorsanız güvenliğiniz için küçük bir tavsiyemiz olacak. Böyle, tansiyonun yükseldiği, donanmanın Ege’ye açıldığı günlerde siz Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü kullanmayın! Karşı tarafa geçmeniz daha uzun sürer ama Boğaziçi Köprüsü’nü tercih edin. Neden diyecekseniz, Fatih Köprüsü’nden geçerken başınıza bomba düşebilir! Çünkü Fatih Köprüsü hava saldırılarına karşı savunmasız. Ta başından, hizmete girdiği yıl olan 1988’den beri…

Bir düşman uçan İstanbul semalarına ulaşıp bombalarını üzerine bırakmak için köprüye yönelse ona karşı koyacak ne bir uçaksavar topu ne de füzesi var bu stratejik köprünün çevresinde.

Ne istediler ne oldu?

Dosya Savunma Bakanlığı’nda

Milli Savunma Bakanlığı: Önlem alın!

Başbakanlık: Yıkın!

Hava Kuvvetleri Komutanlığı: Tasfiye edin!

Belediye: Gücüm yok siz uğraşın!

SONUÇ: Küçükarmutlu Savunma Bakanlığına devredildi.

Tipik bir Türkiye öyküsü

İşte bu köprünün savunması için uçaksavar mevzii olarak tasarlanan bölge, ki bugün Küçükarmutlu diye bilinir, gecekonduların ve varoşları mesken tutmuş radikal grupları işgali altında.

Fatih Köprüsü gibi kritik bir hedefin nasıl olup da savunmasız bırakıldığına bakınca karşımıza tipik bir Türkiye tablosu çıkıyor: Vurdumduymaz ve ihmalkâr bir bürokrasi, göç, kaçak yapılaşma ve rant kavgası…

Öykü, bir ağır ihmal vakasıyla başladı. Projede uçaksavar mevzileri için yer ayrılmış olmasına rağmen, bunların inşası unutuldu.

Sonra, 1991’de Körfez krizi patlak verdiğinde akıllar başa geldi. Türkiye, Irak’tan gelebilecek her türlü saldırıya karşı güvenlik önlemlerini gözden geçiriyordu. Askeri yetkililer haritaları masalara sererek olası hedeflerin savunma durumunu inceledi.

Bu olası hedefler arasında Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün de adı vardı elbette. Planlama çalışmalarını yürüten Savunma Bakanlığı yetkilileri köprüyle ilgili dosyayı açtıklarında ilginç bir durumla karşılaştılar.

Boğaziçi Köprüsü’nün hava savunma tesisi olan Nakkaştepe’deki füze üssünün bir benzerinin stratejik nokta kap samındaki Fatih Sultan Mehmet Köprüsü çevresinde mevcut bulunmadığını gördüler.

Savuma Bakanlığı dosyaya el altında artık çok geç kalındığı anlaşıldı. Bakanlık yetkililerinin karşısında İstanbul’un çözülemeyen dev sorunu duruyordu: kaçak yapılaşma. Köprü savunmasızdı, çünkü kâğıt üzerinde uçaksavar mevzilerine tahsis edildiği görülen Avrupa yakasındaki arazide neredeyse tamamı kaçak yapılardan oluşan koskoca bir mahalle, 40 hin nüfuslu Küçükarmutlu bulunuyordu. Kamuoyunda yasadışı sol örgütlerin kalesi olarak tanınan Kūçükarmurlu…

Bakanlık devrede

Konu dönemin Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarı Korgeneral Doğan Çelikay tarafından araştırıldı. İşgal edilen alan ile ilgili bilgi için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bir yazı gönderildi. 27 Ağustos 1990 tarihli bu yazıda söz konusu yerde bulunan gecekonduların yıkılması için belediyenin harekete geçmesi istendi.

Korgeneral Çelikay imzasını taşıyan yazıda, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlügü mülkiyetlerindeki “Armutlu Tepesi’ndeki 8 numaralı Uçaksavar Mevzi Yeri’ ile askeri güvenlik bölgesi içinde bulunan gecekondu sayısının daha fazla artmaması ve işgal sahasının genişlememesi için “tasfiye tarihine kadar”, “gerekli önlemlerin alınması” isteniyordu. Bu önlemler, Küçükarmutlu sakinlerinin elektrik, su, tele fon, yol gibi altyapı hizmetlerinden yararlandırılmamaları, kendilerine gecekondularının yakında yıkılacağının sık sık yazılı olarak ve hoparlörlerle duyurulması olarak sıralanıyordu.

Belediye ise cevabında bu gecekonduları yıkmaya gücünün yetmediğini belirtti.

Küçükarmutlu’daki işgal o günlerde Başbakanlık’ın da dikkatini çekti. Dönemin Başbakan Müşaviri Necdet Seçkinoz, Savunma Bakanlığı’nın isteklerini yineleyen benzer bir yazıyı İçişleri Bakanlığı, İstanbul Valiliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Sarıyer Belediyesi’ne gönderdi.

İstenen doğrultuda hiçbir gelişme olmaması üzerine bu defa Hava Kuvvetleri Komutanlığı harekete geçti. 15. Füze Üs Komutanlığı Sarıyer Belediyesi’ne gönderdigi 25 Ocak 1991 tarihli yazıda kaçak yapılaşmanın önünü ke silmesi ve var olanların yıkılması isteği üçüncü defa yineleniyordu.

Bu yazının ardından belediye söz konusu araziyi Milli Savunma Bakanlığı’na devrederek sorumluluktan kurtulmak yolunu seçti.

İstanbul Büyükşehir Belediye si zaten bu binaları yıkamıyordu. Yıkılabilen binaların yerine her seferinde yenileri dikiliyordu.

Milli Savunma Bakanlığı Büyükşehir Belediyesi’nin bu kararından sonra İstanbul Valiliği’ne bir yan göndererek Küçükarmutlu Bölgesi’ne hizmet ambargosu uygulanmasını istedi. Valilik bu yazı üzerine ilgili kamu kuruluşlarını u-yardı ve gecekondulara TEK, ISKİ, PTT gibi kuruluşlarca hizmet götürülmemesi direktifini verdi. Ardından ambargo başladı. Donemin ISKI Genel Müdürü Ergun Göknel’in konuyla ilgili yorumu ilginçti. Göknel şöyle diyordu: “Emrin yorumu olmaz uygulaması yapılır.”

“Cezalandıramam”

1992 yılında uygulanan bu ambargo Küçükarmutlu sakinleri tarafından tepkiyle karşılandı. Gecekondu sakinleri, vatandaşlık haklarının bulunduğunu belirterek, bu olmazsa eylemlerini tırmandıracaklarını ilan etti. Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen, “Ben vatandaş cezalandıramam derken, TEK ve PTT gibi devlet kuruluşları Küçükarmutlu’ya verdikleri hizmeti askıya aldılar.

Tüm bu gelişmeler Milli Savunma Bakanlığı’na Küçükarmutlu’daki kaçak yapıların “tasfiyesi”nin sanıldığı kadar basit olmadığını gösterdi ve konu bir daha gündeme gelmedi.

Durum o gün bu gündür aynı. Köprüdeki bugünkü güvenlik önlemleri araç trafiğini denetlemekle sınırlı. Köprünün her iki tarafın da ikişer adet polis kulübesi bulunuyor. 2. Köprü’nün Anadolu yakası girişindeki Köprüleri Koruma Müdürlüğü’nden isminin açıklanmasını istemeyen bir yetkili şunları söylüyor:

Köprüde, birinci köprüdeki gibi bir askeri savunma sistemi yok. Füze üssü malum nedenlerle yapılamadı. Yapılması gerekirdi ama olmadı.”

Muhtar Muammer Şimşek Bizleri örgüt üyesi gibi görüyorlar

Küçükarmutlu’nun Muhtarı Muammer Şimşek mahallenin ilk sakinlerinden. artıHaber’in sorularına şu yanıtı verdi:

“Devletin tüm kuruluşları bu bölgeye hizmet vermemek için anlaşmış gibi. Buradaki evlerin tamamının tapu tahsis belgeleri var. Devlet bu evleri yasallaştırdı ancak hizmet getirmedi. Toprak yollar yıllardır asfaltlanmadı. Elektrik saat 19.00’dan sonra kesiliyor. Mahalle sorunlarıyla ilgili yaptığımız toplantılara polis müdahale ediyor. Bizleri örgüt üyesi gibi görüyorlar. Biz de sorunlarımız çözülmediği sürece hiçbir siyasi partiye oy vermeyeceğiz.”

Savunma tabyasının davetsiz misafirleri

Boğaz’a nazır bir varoş

Mülkiyeti İstanbul Belediyesi ve İTÜ’ye ait olan Küçükarmutlu 70’lerde işgal edildi. Arazi Boğaz’a yüksekten bakan bir tepedeydi rant büyüktü.

Bazı günler 50 gecekondu birden yapıldığı oldu. Küçükarmutlu bir anda İstanbul’a göçenlerin gözde mekanları oldu.

1989 yerel seçimleri sonrası bin gecekondu yıkıldı, ancak yıkılanlar kısa sürede yenilendi.

Küçükarmutlu’daki ranta alışık olan arazi mafyası ile mahalleli arasındaki gerginlik 1990’da çatışmaya dönüştü ve mafyaya karşı hareketin öncülüğünü Dev-Sol ele geçirdi. Sokak çatışmalarında yaralananlar, ölenler oldu. Bölge gecekondu mafyasından temizlendi. Ama bu olaydan sonra Küçükarmutlu kamuoyunda artık yasadışı sol örgütlere yataklık eden bir mahalle olarak tanınıyordu.

Remzi Gokdag

Remzi Gökdağ gazeteci, yazar ve dijital yayıncıdır. Başka Şehirler, Sevgili İstanbul, Amerikan Medyası’nda 11 Eylül ve Park Otel Olayı kitaplarının yazarıdır.

Başka Şehirler
Dear Istanbul

Dear Istanbul

following footsteps

FOLLOWING FOOTSTEPS

Sevgili İstanbul

Başka Şehirler - Remzi Gökdağ

Başka Şehirler

Son Eklenenler

hatırlamak

Neleri Hatırlıyoruz?

Zaman bir nehir gibi akıp giderken, bizler bu içsel gelgitle yaşarız: Bir yandan geçmişin bize kattığı zenginliğe, kimliğimize sıkıca sarılmak isteriz; diğer…
ai haber

Haberim Yok

Bugün gazetecilik, reyting ve tıklanma peşinde koşan bir oyun haline geldi. Gerçek habercilik toplumu doğru bilgilendirmek ve gerçekleri ortaya çıkarmakken, medya artık…
Dear Istanbul

Yapay Zekalı Tercüme Deneyimi

Birkaç ay süren çalışmalardan sonra çeviri süreci tamamlandı ve kitaplarım (Following Footsteps ve Dear Istanbul) artık Amazon'da okuyucularla buluşuyor.…
şans, kader, kısmet

Şans, kader, kısmet…

Şu an yaşıyor olmamız sahip olduğumuz şansı derinlemesine düşünmek için yeterli değil mi? Şansın kırılganlığı nefes alıp vermemizi sağlamıyor mu? Kendimiz hakkında…
sosyalmedya4

Tesadüfler kaderimiz mi?

Her olayın önemli bir nedeni olduğunu sanıyoruz, ancak bilim aksini söylüyor. Tarihin kilometre taşları aslında bir anlam ifade etmeyen, önemsiz anlarda yazılıyor.…

Vietnam macerası

Çoğu gezgin için Vietnam üç şeyle anılır: Çılgın şehirler, doğal güzellikler ve yemekler. Vietnam hakkında coğrafya, iklim, keşifler ve güzergahları kapsayan bazı…
Önceki Yazı

Evleri Balıklara Yem Olacak

Sonraki Yazı

İncirlik’teki atom bombası