Çevre cinayetine tanık fotoğraflar

14-20 Mart 1998

İstanbul’un Kilyos-Karaburun sahillerinden çıkartılan kömür ve plansız kentleşme bölgedeki doğal dengeyi altüst etti. Kentin Karadeniz kıyılarındaki yeşil alanlar 20 yıl içinde hızla tahrip edildi.

18 yıl arayla çekilen bu iki uydu fotoğrafı İstanbul’un Karadeniz kıyılarındaki çevre katliamını açıkça gösteriyor. FENOMEN Dergisi’nin bu ayki sayısında yer alan bu iki fotoğraf ta yeşil alanlar birer kara lekeye dönüşürken, bir zamanlar düz bir çizgi gibi uzanan sahil şeridinde bilinçsizce yapılan dolgular nedeniyle koylar oluştuğu görülüyor.

İstanbul’un yok olan güzelliklerini, yağmalanan doğasını nostalji tonuyla anlatmaya ve dinlemeye bayılırız. Her fırsatta kentteki akıl almaz değişimden dem vururuz. “Bu kent neden bu hale geldi?” sorusunu sorarız da cevabını verirken sorumsuzluğumuzu görmezden geliriz. Bir yandan kentle ilgili alınan her “kurtarma kararı”nın ardına s tur, bir yandan da katledilen İstanbul manzarası karşısında kılımızı kıpırdatmayız.

Kağıthane’deki kayık sefalarına uzanmaya ya da Göksu’daki çayır sohbetlerini yad etmeye gerek yok. Çok değil, 20-30 yıl öncesinin fotoğraflarına baktığımda İstanbul’un nereden nereye geldiğini açıkça görebiliyoruz.

“Her şey değişiyor kalbimiz bile ama yüzyıllarla besli bir şehir insan yaşamından daha da hızlı bunca çabuk nasıl yok olabilir.”

Şair Ahmet Muhip Dranas’ın da takıldığı bu nokta hepimizin aklından geçer ancak yanıtlar hiçbir zaman doyurucu olmaz. Kentin yeşil alanları çıkarılan her türlü saya karşın yağmalanmaktan kurtulamaz. Kentte yaşayanlar bu tahribatın farkına varmaz ya da umursamaz ama aradan geçen yıllar bu değişimi tüm çıplaklığıyla gözler önüne serer.

Kentin uğradığı tahribatı kanıtlayan en çarpıcı delillerden biri de kuşkusuz İstanbul’un uzaydan çekilen fotoğrafları. FENOMEN Dergisi Marmara Araştırma Merkezi Uzay Teknolojisi Bölümü’nden elde ettiği iki ayrı uydu fotoğrafında özellikle kentin “akciğerleri” olarak adlandırılan kuzey ormanlarının nasıl yok edildiği tüm çıplaklığıyla görünüyor.

Fotoğraflardan ilki 1975 yılında bir uydu tarafından çekilmiş. İstanbul’un Avrupa yakasında kentin Karadeniz kıyılarına kadar uzanan kuzey bölümündeki yeşil alanların henüz yağmalanmadan önceki halini gösteriyor. Karadeniz sahillerine kadar uzanan bölgenin büyük bölümünün orman alanı olduğu açıkça seçilebiliyor. Hemen yanındaki diğer fotoğraf ise aynı bölgenin 1993 yılındaki durumunu gösteriyor. Bu fotoğrafta bilinçsiz ve kaçak yapılaşmanın kemirerek yok ettiği orman alanları ve Karadeniz sahillerinin içler acısı durumu açıkça görülebiliyor. Özellikle Karadeniz sahillerindeki bölgede yaşanan tahribat tüm çıplaklığıyla gize çarpıyor.

Kentin bu bölgesinde yaşananları cinayet olarak adlandırmak da mümkün. Bu cinayetin sorumluları İstanbul’un Karadeniz’le buluştuğu Kilyos-Karaburun sahillerinde yaklaşık yarım asırdan bu yana doğayı katleden maden ocakları.

Petrol kriziyle gelen facia

İstanbul’un Karadeniz sahillerinde yaşaman doğa felaketinin geçmişi 1970’lere dayamıyor. O yıllarda petrol krizi nedeniyle İstanbul’daki kaloriler kazanları kömüre çevrilince kömürcülerin üretimi yetersiz kaldı. Kömür sıkıntısını gidermek ciddi bir problem oldu. Dönemin İstanbul belediye başkanı, valisi hatta kuvvet komutanları, Kilyos-Karaburun kuşağındaki ocak sahibi şirketleri çağırdılar ve onlardan şu istekte bulundular:

“Kara kış kapıda. Ne yapıp edin, istediğiniz yeri kazın, İstanbul’a kömür yetiştirin.”

Kömür krizinin aşılması için bulunan bu geçici çözümün kente nelere mal olacağı o yıllarda kimsenin aklından geçmiyordu, ya da bu düşünceyi kimse yüksek sesle dile getiremiyordu. Bu seferberlik öyle bir hal aldı ki belediyenin ve askeriyenin kamyonları kömürcülere tahsis edilerek Karaburun sahillerinden çıkartılan kömürler İstanbul’a taşınmaya başlandı. İstanbul’un kuzey ormanlarının yok oluşu, Karadeniz sahillerinin çoraklaşması, yapay bir sahil şeridinin oluşmasının ilk adımları böyle atıldı.

O gün bugündür ne devletin ne de belediyenin karıştığı Kilyos Karaburun bölgesinde sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen maden şirketleri Türkiye’nin belki de en özgür, en ayrıcalıklı yatırımı olarak uygar dünyanın kabul etmediği kalitede bol zehirli bir kömür çıkartıp İstanbul’a özgürce pazarladı. Yine aynı şirketler yarattıkları çevre tahribatı ve kıyı yağması yanında kaçak kum satarak ve kömür satışıyla uygarlığa ve insanlığa açıkça meydan okudular.

İki koldan tahribat

50 yıldan bu yana faaliyet gösteren kömür ocakları Rumeli Feneri, Sarıyer üstü, Kilyos, Bahçeköy ve Kemerburgaz’dan Istrancalar’a kadar olan binlerce hektar toprağı kısırlaştırdı ve yeşil dokuyu tahrip etti. Bunun la da yetinmeyen madenciler çıkan milyonlarca metreküp toprağı denize dökerek denizdeki canlı yaşamı olumsuz etkiledi. Meydana gelen deniz dolgusu da doğal sahil şeridinin değişmesine dengelerin altüst olmasına neden oldu.

Bölgeye hâkim olan maden şirketlerinin bu tahribatı iki koldan devam etti. Bir yandan kullanım hakkın hazineden aldıkları 40 kilometrelik alandaki ormanları yok ettiler ve kendilerine uygun kazı arazileri yarattılar, bir yandan da bu alanlardan çıkarttıkları killi toprağı denize dökerek yer yer 2 kilometreye varan kıyı dolgu alanları yarattılar. Bu son işlemle sadece karadaki doğal düzeni bozmakla kalmadılar denizdeki doğal dengeyi de altüst ettiler. Madencilerin yarattığı dolgu bölgelerinden sonra kalkan ve tekir balıklarının yumurtalama alanları tahrip edilerek yapay araziler kazanıldı.

Bütün bunlar olup biterken bölgeyi korumakla yükümlü kamu kuruluşları anlaşılmaz bir duyarsızlık içindeydiler. Enerji Bakanlığı yetkilileri madencileri kollayan bir tutum içine girerek “Buradaki kömürler devre dışı kalırsa İstanbul’a enerji kaynağı bulmakta zorlanır” tarzında açıklamalarda bulundular. Çevrenin korunmasından sorumlu Çevre Bakanlığı yetkilileri de tam bir kara mizah örneği sergileyerek “Bizim bu konuya müdahale etme yetkimiz çok az ve elimiz kolumuz bağlı” dediler. Orman Bakanlığı’ndan gelen açıklamalar da ilginçti “Bu arazilerin yatırımcılara tahsisini engelleyemiyoruz: tahsis edildikten sonra da korumak için denetleyemiyoruz. İş, tamamen madencilerin vicdanına kalmış…”

Yağmalanan kent: İstanbul

İstanbul’un akciğerleri kabul edilen kuzey ormanlarının katledilmesi sırasında madenciler yalnız değildi. Bu çevre katliamında Anadolu’dan kente göçün etkisi de büyüktü. Kente sonradan gelenler, varoşlarda yer bulamamanın sıkıntısını uzun süre yaşamadılar.

Çünkü onlar kentin mücavir alanı diye tabir edilen metropol dışındaki kırsal bölgede zaman içinde yeni yerleşim birimlerinin temellerini attılar. İstanbul’un yeni misafirleri, yakınlarının yanlarına yerleşme alışkanlığını devam ettirip bu yeni merkezlerin kısa sürede büyümesine neden oldu. Bilimsel araştırmalar bu oluşumum hızını yakalamakta yetersiz kalsa da Türkiye genelinde gecekondular tarafından işgal edilen toplam 227 milyon metrekarelik hazine arazisinin 100 milyon metrekarelik bölümünün İstanbul’da bulunduğu tespit edildi.

14-20 Mart 1998

Remzi Gokdag

Remzi Gökdağ gazeteci, yazar ve dijital yayıncıdır. Başka Şehirler, Sevgili İstanbul, Amerikan Medyası’nda 11 Eylül ve Park Otel Olayı kitaplarının yazarıdır.

Başka Şehirler
Dear Istanbul

Dear Istanbul

following footsteps

FOLLOWING FOOTSTEPS

Sevgili İstanbul

Başka Şehirler - Remzi Gökdağ

Başka Şehirler

Son Eklenenler

hatırlamak

Neleri Hatırlıyoruz?

Zaman bir nehir gibi akıp giderken, bizler bu içsel gelgitle yaşarız: Bir yandan geçmişin bize kattığı zenginliğe, kimliğimize sıkıca sarılmak isteriz; diğer…
ai haber

Haberim Yok

Bugün gazetecilik, reyting ve tıklanma peşinde koşan bir oyun haline geldi. Gerçek habercilik toplumu doğru bilgilendirmek ve gerçekleri ortaya çıkarmakken, medya artık…
Dear Istanbul

Yapay Zekalı Tercüme Deneyimi

Birkaç ay süren çalışmalardan sonra çeviri süreci tamamlandı ve kitaplarım (Following Footsteps ve Dear Istanbul) artık Amazon'da okuyucularla buluşuyor.…
şans, kader, kısmet

Şans, kader, kısmet…

Şu an yaşıyor olmamız sahip olduğumuz şansı derinlemesine düşünmek için yeterli değil mi? Şansın kırılganlığı nefes alıp vermemizi sağlamıyor mu? Kendimiz hakkında…
sosyalmedya4

Tesadüfler kaderimiz mi?

Her olayın önemli bir nedeni olduğunu sanıyoruz, ancak bilim aksini söylüyor. Tarihin kilometre taşları aslında bir anlam ifade etmeyen, önemsiz anlarda yazılıyor.…

Vietnam macerası

Çoğu gezgin için Vietnam üç şeyle anılır: Çılgın şehirler, doğal güzellikler ve yemekler. Vietnam hakkında coğrafya, iklim, keşifler ve güzergahları kapsayan bazı…
Önceki Yazı

Modern kahraman

Sonraki Yazı

Evleri Balıklara Yem Olacak