Astroloji ayağa düştü

ASTROLOJİ bir bilim mi, yoksa şarlatanlık mı? Talebin çok yoğun olduğu bu alanda, “arzın yozlaştığını” söyleyen Ata Nirun, medyanın pek çok şarlatana alan açtığını düşünüyor.

19-24 Nisan 1997

Gündüzler gece oluyor, yazlar kışa donuyor mevsimler değişiyordu. Sanki bürün doğa, bürün evren, gizli bir elin dokunuşlarıyla hareket ediyordu. Doğa uçsuz bucaksız, gökyüzü ulaşılmazı. Ve sonra bilinmeyenlerle kuşatılmış insanın korkuları doğdu. Bulutlar geçip gidiyor, güneş, ay ve yıldızlar hep kalıyordu. Sanki yaşamın ritmini onlar belirliyordu. Sonra bazıları bu gizi çözmek için, haritasını çıkardı gökyüzünün. Atacakları adımlara, evliliklere ve savaşlara bu haritalar yön verdi.

Yıldız hareketlerinden geleceğini ögrenmeye çalışan insanların sayısı günümüzde yüksek. Yapılan bir araştırma, Almanya’da yaşayanların yarısından fazlasının ‘gökyüzündeki gezegen ve yıldız konumlarının insanın kaderini ve karakterini etkilediğine inandığını ortaya koymuş. CNN gibi büyük kuruluş bile eleman alırken işi adayın burcunu sormaya kadar götürüyor. ABD ve Avrupa’da önemli kararlar arifesinde astrologlara danışan yöneticilerin sayısı artıyor; “ekonomi yıldız falı” adıyla yeni bir “uzmanlık alanı ortaya çıkıyor. Kendilerine faler, astrolog ya da medyum denen kişiler gazete ve dergi sayfalarından, televizyon ekranlarından eksik olmuyor.

Peki milyonlarca insanın hayatına ilişkin ‘toptan” kelam eden bu astrolog, falcı ve medyumlar nasıl insanlar! Medyumluk ve falcılık, para tura kuran, düşleri sömüren bir şarlatanlık mı? Medyada boy gösteren bu insanlar, parlak ve abartılı giysileri, cam küreleriyle gerçekten bizim geleceğimizi okuyabiliyorlar mı? Yoksa aldatılıyor muyuz?

Ata Nirun, astroloji dendiğinde Türkiye’de akla gelen ilk kişilerden. “Dün cinlerle sohbet ettim, akşam yemeğini de cadılılarla yedim” diyenler den olmadığını anlatan Nirun, Türkiye’de astrolojinin “ayağa düşmesinde”, “kendisi dahil herkesin payı olduğunu söyleyerek, özeleştiri yapıyor.

Astrolojiyi ciddiyetle ele alanların gölgede kaldığını söyleyen Ninun’a göre, “İnsanların kaderiyle oynamaya kadar vardırılan bu şarlatanlığa dur demek gerekiyor. Ata Nirun, yıldızlar dünyasında çok tartışma yaratacak görüşlerini, artıHaber’e anlattı:

İnsan geçmişte de geleceğini öğren-menin yolunu anıyordu. Bugünle dün arasındaki fark ne?

Nirun: Yaşadığımız çağda teknolojinin, materyalist kavramanın getirdiği ağırlığı altında ezilen insanlar, sığınabilecekleri bir yer arıyorlar. Geçmişte Musa ya da Süleyman, kitleleri yola tek bir cümleyle çıkarmış. Bugün kitleler yok bireyler var. Dolayısıyla mistik arayışlar da bireysel. İnsan niye burcunun peşinde? Çünkü bireysel tatmin anıyor. Geçmişte Mezopotamya’da astroloji “yağmur yağacak, Fırat bol su verecek” dediğinde, halk tatmin oluyordu. Astroloji sadece krallara ya da ruhban sınıfa mahsustu. Bugün ise toplumun büyük ilgisi, yarı talebin fazlalığı arzda ciddi bir de formasyon yarattı. Bu işi geçmişte yapanlar rahipler, kahinler ve din yetkilileriydi ve hepsi eğitim kurumlarından geçiyorlardı.

– Doğaüstü, yanıtlarını bilimsel yaklaşımlarla bulamadığımız olaylar için ne düşünüyorsunuz?

Nirun: Birey mistik arayışın peşine düştüğünde, bunu karşılaması gerekiyor. Bugün Nostradamus yaşasaydı fazla ciddiye alınmazdı, medyatik bir haber olmaktan öteye gidemezdi. Rusya’da 20 yıl önce yasayan bir kadın cisimleri hiç dokunmalam hareket ettirebiliyordu. Ale manya’da yapılan deneylerde, insanların ve kent gürültüsünün olmadığı bir ortamda yapılan kayıtlarda insan sesleri kaydedildi. Bu olayları çoğaltabiliriz ama nereye kadar? 150 olaya çıkabiliriz ama ötesi yok. Doğaüstü dediğimiz psişik olaylar sık sık yaşanmaz.

– Sosyal ve kültürel farklar bu tür inanışların gelişimini etkiliyor mu? Sanınım az gelişmiş toplumlarda bu tür olaylar daha az yaşanıyor.

Nirun: Az gelişmiş ya da çok gelişmiş ayrımını yapmak doğru değil. Batıda da bu olaylar yaşanıyor. Atatürk zamanında çıkartılan Tekke ve Zaviyeler Kanunu’nun amacı, ender mistik kişilerin çok popüler olmalarını engellemekti. Bugünün Türkiye’sinde ciddi bir sorun var. Ruhçu hareket ve inanç biçimleri içinde saygın çok insan var ama bu işi sağda solda yapan ‘hacı – bacı takımı’ da var.

– Astrolojiyle uğraşan ya da kendine medyum diyen bazı kişi ler, yaptıkları işin bilimsel oldu ğunu söylüyorlar. Hatta yurtdışında bu işin eğitimini aldıklarını belirtiyorlar. Bu ne derece doğ ru?

Nirun: Televizyona çıkıp ah kan kesenlerin iddialarının aksine, Uzakdoğu ülkeleri hariç, dünyanın hiçbir yerinde bu konularla ilgilenen bir üniversite kürsüsü yok. Parapsikolojiyle ilgilenen bir üniversite yok ama özel kurumlar var. Bu kurumlara gidip, 6 ay kurs gördük-Hülya Koçak, Esin Uzer kitleleri kullanıyorlar ve “Biz batıda astroloji okuduk’ diyorlar. Bu işin bilimi yok ki! Astroloji bir bilim değil.

Astroloji bir sanat. Bir tür gerçeküstücülük, bir tür akım. Ben de böyle bir kursa gittim, benim de elimde bir kâğıt parçası var. Bunu Bati üniversitelerinde gösterseniz adamı döverler! Elbette astrolojiyi iyi bilen önemli araştırmacılarla beraber olmak iyidir. Ancak bu da olağanüstü bir İngilizce ve felsefe bilgisi ister.

– Astrolojinin artık inandırıcığını kaybettiğini düşünüyor musunuz?

Nirun: Astroloji Türkiye’de de Batı’da olduğu gibi ayaklar altına düştü. Üzülerek söyleyeyim ki bunda benim de katkım var. 90’larda başlattığımız 900’lu telefon hatlarının bu düşüşte çok önemli payı var.

– Bu hatlar aracılığıyla, insanların inançlarıyla oynadığınızı mı söylüyorsunuz?

Nirun: İngiltere’den alınan bir olaydı. Ben “Alo Bilgi” hattının ilk kurucularından biriyim. Gazeteler-de yazılan burçlar ses bandina okunuyordu. Bunu Türkiye’ye uyarladık ve hiç beklemediğimiz bir taleple karşılaştık. 900’lü patlaması oldu, çok buyuk gelir kaynakları doğdu. Bu girdiden faydalanmak isteyenle rin sayısı sınırsızdı. Her önüne gelen ben de astroloğum diyerek bu hatlarda insanlara geleceklerini söylemeye çalıştı.

– Gazetelerdeki burç köşelerinde verilen gelecekle ilgili bilgiler ne kadar ciddi?

Nirun: Burcunuz köşeleri iki türlü yapılır. Bu işin “sorumluluğunu bir muhabirin bire verirsiniz. O da geçen şarlatanlara yılki burçlar alır, tersine dur çevirir ve yazar. İkinci yol da astroloğun yıldız haritası çıkarmasıyla olur. Ama bu harita nereye göre çizilmiştir! İstanbul’a göre mi, Ankara’ya göre mi, yoksa Van’a gö re mi! Aslında burçlar astrolojisi olmadığı için, olay kendi içinde bir espri, mizah ya da okuyucunun eğlence hakkını tatmindir. Hiçbir ciddi tarafı yoktur.

– Medyum sayısı gelecekte azalır mı, çoğalır mı?

Nirun: Bu insanlar çoğaldı ve çoğalacaklar. İzmir’de iki kişi medyumculukla uğraşıyor ve dükkanlarındaki vergi levhasında, yapılan iş medyumluk olarak görünüyor. Vergi levhasını duvara asmakla yasallık kazandırılamaz. Yarın dolandırıcılık masasından ekipler gelip, bu kişileri götürebilirler. Çünkü ortada bir yasa var. Medyum, ruhsal dünya ile bu dünya arasındaki boyutta aracılık yapan, iletişim sağla yan kişi demektir. Türkiye’de yapılan işle bu kavram arasında bir ilgi yok. Bizde bunları yapanlar şarlatanlardır!

– Herkes halkın bu inanışını kullanıyor herhalde?

Nirun: İrticadan medet uman odaklar ve bunların liderleri de halkı mistik düşünüşleri kullanarak kandırıyorlar. Necmettin Erbakan’ın, Fethullah Gülen’in mucizevi güçlerinin olduğu anlatılıyor. Varsa biz de görelim. Hayatımın 30 yılını bu konuya harcal; morglar da yattım, mezarlıklarda sabahla dim, dünyanın birçok yerinde birçok medyumla beraber oldum. Henüz ne ölümden dönen birini gördüm ne bir cin gelip benimle konuştu, ne de bir cinle oturup sohbet ettim. Bir uzaylıyla da el sıkışmadım. Bütün bunlar olmadı, olamayacak da. Böyle bir vakayla karşı karşıya kalabilmek, piyangoda bi yük ikramiyeyi yakalamak gibi bir şeydir. Doğanın kendine özgü bilinmeyen bir matematiği var ve oralarda bir şeyler oluyor.

– Siz ruhları ve cinleri de reddediyorsunuz değil mi?

Nirun: Evet. Bunlar biraz dinsel, biraz da psikolojik tanımlamalar. Insanda görünmeyen bir bi linç olduğu söyleniyor. Böyle birşey var mı yok mu ben bilmiyorum, kimse de bilemeyecek. Parapsikolojinin bazı dallarında insan bedeninde bir enerji olduğu, bu enerjinin belli aygıtlarla gözlenebildiği doğrudur. Henüz hiç kimse ölüp geri gelmedi. Üç saat mongda kalıp dirilenler vardır ama bunlar ölüm olayı değil, ağır komalardır. Gerçek astroloji ruh olayını kabul etmiyor. Bu bir fantezidir. Sosyal sorunlar, aşk, sevgi olayları ya da başka beklentiler, bu kanallarla çöcümlenemez.

– Bu durumun önüne nasıl geçilebilir?

Nirun: Bir tartışma ortamı oluşturulmalı. Bu tablo sürecek ve medyanın yaklaşımı da değişmeyecek. Ortaya daha çok medyum ve çok falcı çıkacak. Konuyu içerden bilen birileriyle, dışardan gözlemleyen bilim adamları tartışmalı. Bu şarlatanlara, bu bilim adamları “dur” diyebilir. Bir yerlerden başlamalı. Zararın bir yerinden dönmek gerekiyor.

Ata Nirun kimin için ne dedi?

“Medyanın inanılmaz bir şarlatanlık merakı var”

Medyum Memiş “Gücü varsa kanıtlasın”

“Bu çocuk ne yapmaya çalışıyor, anlayabilmiş değilim. Medyanın inanılmaz bir sarlatanlık merakı olduğu için bu çocuğu aldılar, kullandılar ve bir star haline getirdiler. Kimse onu sorgulamadı. Batida bu tür insanları bilim adamları karşılarına oturtuyor ve yap bakalım’ diyorlar. Bizde bilim adamları bu tür programlan küçümser ya da çekinip, korkarlar. Madem Medyum Memiş denen adamın doğaüstü güçleri var, bunu bize kanıtlasın.

Birkaç bilim adamı bir araya gelip tartışsın. Bu konuyu siz Memiş’in ağzından verirseniz, o zaman çizgi aşılır ve klasik hacı – hoca alanına girer.

Cem Özer, Memiş’i programına davet ettiğinde onun karşısında susmuştu. Kur’an’dan ayetler söylemeye başladığı anda, dine karşı ters bir laf etmekten çekinmiş korkmuştu.

Günümüz Türkiye’sindeki karmaşa, Osmanlı Türkiye’sindeki karmaşadan daha derinleşti. Memiş’le bir kez karşılaştım. İstanbul’un Fatih ilçesinde bir dükkânı vardı, iddialarını telaffuz edemeyen bir çocuk ama etrafında bir kitle onu evliya yerine koyuyor.”

Esin Uzer “Her marifet var!”

“Bu hanım uzun zamandan beri televizyon ekranında yer alıp, hiçbir bilimselliği olmayan veya bilimsel platformda özellikle sergilenmeyen çağdışı kalmış ruhsal inançlarını sergileyerek garip şovlar yapıyor ve hiç kimse de merak edip bu işin ne olduğunu bir bilim adamına sormayı akıl edemiyor. Fal bakıyor, büyü yapıyor. Her türlü yetenek var bu hanımda. Her konuda ahkam kesen talkshowcu Okan Bayülgen bile programına çıkarttığı bu kadın karşısında susmaktan başka bir şey yapamadı.

Rezzan Kiraz “Eline desteyi alan televizyonda”

“Eline bir deste kâğıt alan televizyonlara çıkıp fal bakıyor. Bu son zamanların çılgınlığı. Hemen her kanalda bunlar var. Rezzan Kiraz bir süre öncesine kadar sevdiğim saydığım bir isimdi. Onu geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında görünce ağzım bir karış açık Kafasında bir külahla, garip kıyafetler içindeydi. Elinde bir süpürgesi eksik, tipik bir orta çağ cadısı görünümündeydi. Rezzan bu işleri iyi bilen bir insan. Bu işlerden iyi anlayan bir eşi de vardır. Metin Kiraz. Ama bunu niye yapar anlayabilmiş değilim.

Belki de bu saçmalıkları, bu kişilerin aklına televizyon yöneticileri sokuyor. Kaldı ki Türk folklorunda cadı veya cadıcılık, özgün adıyla witchcraft diye bir şey yoktur. Biri televizyona çıkıp saçmalıyor, Rating de alıyorlar. Belki ben çıktığımda kimse beni dinlemeyecek.

Televizyonların yükümlülüğü nedir? Halkın isteklerini mi yapmak, doğruları mı göstermek? Ekrana bir kadını çıkıyor ve inanılmaz zırvaları, insanlara ciddi ciddi anlatıyor. İki kelimeyi telaffuz etmekten aciz. Televizyon yöneticileri de bu kadını kameranın karşısına koyuyor.”

Gizeme kafa yordu

Ata Nirun kimdir?

1949’da İstanbul’da doğdu. Üniversite öğrenimini işletme alanında yaptı. Kendi deyimiyle “bilinmeyen konulara kafa yormaya” hobi olarak başladı ve araştırmalarını sonuna kadar sürdürdü. Yurtdışında araştırmalara katıldı, astroloji alanında, konusunda dünyanın önde gelen isimleriyle tanıştı. 1980’lerden itibaren çeşitli dergilerde ve gazetelerde yazılar yazdı. 1986’da Bilinmeyen Dergisi’ni çıkarttı. Halen Burç 2000 ve Fenomen dergisini yönetiyor. Nirun, Londra Astroloji Locası, ABD Gezegenler Birliği. Hindistan Teozofi Birliği gibi kuruluşların da üyesi.

İşi bilenler konuşmuyor!

“Astrolojiyi bilen, aklı başında insanların sayısı çok az. Örneğin Haluk Akçam. Türkiye’nin en ünlülerindendir ama “Şu takım şampiyon olacaktır” demez. Fal bakmaz. Ergün Arıkdal, bu konunun en iyi araştırmacılarından ve felsefecilerindendi, yeri doldurulamıyor. Karabüyücü olarak tanımlanmasına rağmen Bülent Kısa’nın tavrı vardır. Hakan Kirkoğlu uyduruk zaaflara sığınmadan bu işi bilen başarılı bir arkadaştır. Türkiye’de astrolojinin ilk kitabını yazan Erkut, Faik Gürsu gibi kişiler de bu işi çok iyi bilen insanlardır. DYP’nin kurucularından Mehmet Dülger de mükemmel bir astrologdur. Ama bu işi ayak altına almamıştır.

Ancak medya bu kişileri sevmiy0r. Ben de medyaya fazla sempatik gelmedim. İçinde bulunduğum alanın sorumluluğunu bilen bir insanım. “Dün gece cinlerle oturup sohbet ettim, akşam yemeğini de uzaylılarla yedim” gibi şeyler söylemiyorum ben. Bilimin ve bilginin sınırlarının olamayacağını ve beş duyunun ötesinde bir şeylerin var olduğunu savunan bir insanım ama ne muska yaptım ne fal baktım. Bu kadar zaman bu işin içinde olmama rağmen kimse evime gelip fal baktırmadı.

Medya, eğlenmek ve eğlendirmek istiyor. Bahsettiğim isimler bu yüzden star oluyor. Onların kulağına hoş gelen dinsel mesaj, dinsel içerik, dinsel tatmini vermediğim için medya beni tutmuyor. Türkiye’de bu işin doğrularını Fenomen dergisinde bir ben, bir de Yasemin Boran yapıyor. Ben bu işi senelerdir bir televizyon kanalında konuşamadım, olayların içyüzünü halka anlatamadım.

Geçtiğimiz günlerde Flash TV’de bir adam vardı. Bir kadın bu adamla evleneyim mi’ diyor. Televizyondaki şarlatan da “Olmaz evlenme’ diyor. Bu bir insanın kaderiyle oynamanın ötesinde, sosyal yaşama tecavüzdür. Bu durumun özel seanslarda nereye dönüştüğünü düşünebiliyor musunuz? Elbette Aczimendi şeyhi kadına tecavüz eder. Böylesine inanan, böylesine saf bir toplumun yaklaşım biçimi nedeniyle sorun ahlaki çöküntüye de yol açıyor. Gelecekte daha büyük bir sömürü ve daha büyük sosyal yaralar olacaktır. Bugünden dur denilmelidir. Ama bu polisiye yöntemlerle olmamalı, insanları M. Dulger bilinçlendirerek yapılmalıdır.”

18 Nisan 1998 ArtıHaber Dergisi

Remzi Gokdag

Remzi Gökdağ gazeteci, yazar ve dijital yayıncıdır. Başka Şehirler, Sevgili İstanbul, Amerikan Medyası’nda 11 Eylül ve Park Otel Olayı kitaplarının yazarıdır.

Başka Şehirler
Dear Istanbul

Dear Istanbul

following footsteps

FOLLOWING FOOTSTEPS

Sevgili İstanbul

Başka Şehirler - Remzi Gökdağ

Başka Şehirler

Son Eklenenler

hatırlamak

Neleri Hatırlıyoruz?

Zaman bir nehir gibi akıp giderken, bizler bu içsel gelgitle yaşarız: Bir yandan geçmişin bize kattığı zenginliğe, kimliğimize sıkıca sarılmak isteriz; diğer…
ai haber

Haberim Yok

Bugün gazetecilik, reyting ve tıklanma peşinde koşan bir oyun haline geldi. Gerçek habercilik toplumu doğru bilgilendirmek ve gerçekleri ortaya çıkarmakken, medya artık…
Dear Istanbul

Yapay Zekalı Tercüme Deneyimi

Birkaç ay süren çalışmalardan sonra çeviri süreci tamamlandı ve kitaplarım (Following Footsteps ve Dear Istanbul) artık Amazon'da okuyucularla buluşuyor.…
şans, kader, kısmet

Şans, kader, kısmet…

Şu an yaşıyor olmamız sahip olduğumuz şansı derinlemesine düşünmek için yeterli değil mi? Şansın kırılganlığı nefes alıp vermemizi sağlamıyor mu? Kendimiz hakkında…
sosyalmedya4

Tesadüfler kaderimiz mi?

Her olayın önemli bir nedeni olduğunu sanıyoruz, ancak bilim aksini söylüyor. Tarihin kilometre taşları aslında bir anlam ifade etmeyen, önemsiz anlarda yazılıyor.…

Vietnam macerası

Çoğu gezgin için Vietnam üç şeyle anılır: Çılgın şehirler, doğal güzellikler ve yemekler. Vietnam hakkında coğrafya, iklim, keşifler ve güzergahları kapsayan bazı…
Önceki Yazı

İncirlik’teki atom bombası

Sonraki Yazı

Akdeniz’in AIDS’i kapımızda