Tutankamon’un Hollywood macerası

15/11/2005

Yaklaşık bir saattir aynı noktada ilerlemeden bekliyorduk. Los Angeles Sanat Müzesi’ndeki ziyaretçilerin çıkıp sıranın bize gelmesine az kalmıştı. Çevremdekilerin konuşmalarına kulak misafiri olarak zaman geçiriyordum. Önümdeki gençlerden biri elini çantasına sokup biletini çıkardı. Birazdan göreceği ‘Tutankamon ve Firavunların Altın Çağı’ adlı serginin heyecanı her halinden belliydi. Mumyalar hakkında konuşuyorlardı. İlk kez bir mumyaya ait eşyaları göreceğini söyledi arkadaşına. Mezarın ve içindeki eşyaların lanetlendiğini duymuş. Elindeki broşürden okuduğu sergi hakkındaki bilgileri arkadaşına aktarıyor. Diğeri, Tutankamon’un Las Vegas’ta piramit şeklindeki Luxor Oteli’nin bir gösterisi olduğunu sanıyormuş. Bu adı bir video oyunundan hatırladığını da söylüyor.

Arkamdaki çift konuya biraz daha hâkim. Kadın, Nefertiti’den bahsediyor. Daha doğrusu yıllar önce kullandığı bir kolyenin Nefertiti’nin mücevherlerinden birine benzediğini hatırlıyor. Bir akrabasının hediyesi olan kolyenin nasıl kırıldığını büyük bir gizemle kocasına anlatıyor. Kocasının aklı Lakers maçında. Karısının ısrarına dayanamayıp buraya geldiği her halinden belli. Pazar gününü, bir mumyanın eşyalarını görmek için harcadığına pişman görünüyor.

Yanımda duran siyah Amerikalılar Tutankamon’un derisinin rengine takmış. Müzede sergilenen bir heykelin özellikle beyaz tenli olarak tasarlandığını ve bunun beyazların işi olduğunu konuşuyorlar. Onlara göre Tutankamon siyah tenli. Ziyaretçilerin çoğu beyaz Amerikalı. Kentteki nufusun ağırlığını oluşturan siyahlarla Meksika kökenliler neredeyse yok gibi.

30 dolardan satışa sunulan biletler aylar öncesinden tükendi. Bugüne kadar 900 bin kişi sergiyi ziyaret etti. Bu, sadece Amerika’nın bir kentinde ulaşılan rakam. Sonraki duraklar Florida ve Chicago. Hazineyi Los Angeles’a getiren organizasyonların Mısır hükümetine 40 milyon dolar ödediği söyleniyor. Sadece sigorta bedeli 650 milyon dolar. Güvenlik ve müze masrafları ise 200 milyon doları buluyor. Bu rakamlara karşın serginin sponsorlarının yüzü gülüyor. Onların geliri sadece bilet satışıyla sınırlı değil. Müzenin çıkışındaki alışveriş merkezi, en az Tutankamon’un hazinesi kadar ilgi görüyor. Burası bir firavunun nasıl dolara dönüştüğünün canlı örneği. Tutankamon markalı çikolatalar 16 dolar. Kalemler, kolyeler, posterler kapışılıyor. Görevliler boşalan rafları doldurmaya zaman bulamıyor. Kentin bir başka semtinde Tutankamon modelinde dizayn edilen cep telefonlarının 400-900 dolar arasında alıcı bulduğu anlatılıyor.

3 bin 300 yıl önce, dokuz yaşında taç giyerek 10 yıl hüküm süren 19 yaşında bilinmeyen bir nedenle ölen Tutankamon’un beş ay önce başlayan Amerika turu büyük ilgi görüyor.

Hollywood diliyle söyleyecek olursak firavunun hazinesi Los Angeles’ta ‘kapalı gişe’ oldu. Amerikalıların Tutankamon sevgisi sadece tarihe olan düşkünlüklerinden kaynaklanmıyor. Ziyaretçi sayısındaki rekorda Hollywood’un ‘mumya’ya olan ilgisinin de payı büyük.

NY’nin elektrikli taksileri

Benzin fiyatlarının önlenemeyen yükselişi Amerikalıların otomobil alışkanlıklarını etkilemeye başladı. Sekiz silindirli benzin canavarı araçlar hala yolların kralı olsa da elektrik enerjili otomobillerin sayısında gözle görünür bir artış var. Bazı eyaletler hybrid araçları teşvik amacıyla yeni yasaları gündemine aldı. Hybridler Kaliforniya’dan sonra New York’un da gündeminde. Geçenlerde Manhattan Otomobil Fuarı’nda sergilenen hybrid araçlara taksicilerin ilgisi büyüktü. Fuarın ilk günü 18 adet hybrid otomobil New York taksi filosuna katıldı. Bu sayının gelecek ay 100’e ulaşacağı, 2006’da ise New York’lu taksilerin yarısının hybrid olacağı belirtiliyor. Benzin fiyatlarındaki artış sadece otomobil alışkanlıklarını değil bir kentin vazgeçilmez dekorunu da değiştiriyor.

15 Kasım 2005 Radikal

Remzi Gokdag

Remzi Gökdağ gazeteci, yazar ve dijital yayıncıdır. Başka Şehirler, Sevgili İstanbul, Amerikan Medyası’nda 11 Eylül ve Park Otel Olayı kitaplarının yazarıdır.

Başka Şehirler
Önceki Yazı

Ölüm Vadisi’nde iki gün

Sonraki Yazı

Amerikalının derdi ‘Turkey’