Tedhit edecek başka gün bulamadın mı?

27/12/2006

Frankfurt’tan kalkan uçağımız 12 saatlik bir yolculuktan sonra Los Angeles Havaalanı’na ulaşmıştı. Bitmeyecekmiş gibi gelen bu uzun ve yorucu yol faslı nihayet son bulmuş, eve biraz daha yaklaşmıştım. Uçak terminale yanaşıp kapısını açtığında bizleri beklemekte olan bir grup polisle karşılaştık. Bu kontrol 11 Eylül’den sonra havaalanlarında alınan güvenlik önlemlerinin bir parçasıydı ancak ilk kez yolcuların uçağın kapısında kontrole alındığına tanık oluyordum. Yolculara tek tek ‘Amerika’ya Hoşgeldiniz’ diyen polisler pasaport kontrolü yapmaya başladılar. Yolculara rastgele sorular soruyor aldıkları yanıta göre ya da tamamen tesadüfi olarak bazı kişileri gruptan ayırıp ayrıca sorguluyorlardı.

Şüpheli sahıslardan oluşan bu grupta 5-6 kişi oluşmuştu bile. Birbiriyle hiçbir ortak özelliği olmayan bu şüphelilerin yolculukları biraz daha uzayacağa benziyor diye düşünürken pasaport kontrol sırası bana gelmişti. ‘Amerika’ya hoşgeldiniz, pasaportunuz lütfen’ diyen polise pasaportumu uzattım. Pasaportumun sayfalarını birkaç kez karıştırdıktan sonra bana ‘Þüpheli Þahıs Grubu’nu gösterip ‘lütfen orada bekleyin, görevli size yardımcı olacak’ dedi. Bana gösterilen yere hiçbir itiraz ya da tepki göstermeden geçtim. Ellerindeki pasaportlardan görebildiğim kadarıyla genç bir Danimarkalı bayan, orta yaşlarda Ýngiliz çift ve hatta yaşı 65’lerde bir Amerikalı bayan da aynı noktada bekliyorlardı. Havaalanlarındaki güvenlik görevlileriyle tartışmaya girmenin bu ülkede yapılacak en son şeyler sıralamasında yer aldığını bildiğimden bana gösterilen noktada fazla uzun sürmeyen bir bekleyişten sonra ön sorgulamamı yapacak polis memuruyla tanıştım. Ýsmim, nereden ve niye geldiğim gibi rutin sorulardan sonra biraz daha detaya girmeye başladı. Bavullarım olup olmadığını, bu ülkeye silah ya da uyuşturucu madde taşıyıp taşımadığımı sormaya başladı. Kısa süren sorgulama işlemim bittikten sonra asıl kontrolün yapılacağı gümrük polisine doğru ilerlemeye başladım. Amerikan vatandaşları ve diğerleri olarak ayrılan iki gruptan ikincisi yine her zamanki gibi çok kalabalıktı. Uzun bir bekleyişten sonra nihayet sıra bana geldi. 12 saatlik uçak yolculuğumun uzantısı olan bu kontrollerde şu ana kadar 1 saatim geçmişti ve ben hala havaalanından çıkamamıştım. Gümrük polisi birkaç sorudan sonra pasaportumun sayfalarını tek tek incelemeye ve Amerika hakkındaki görüşlerimi sormaya başladı. Sorulan her soruya kısa ve net verdiğim cevaplar polis memurunu hoşnut etmemişe benziyordu. Bir süre sonra bir başka görevli geldi ve pasaportuma her ikisi birlikte bakmaya başladılar. Daha önce sorulan sorular yineleniyor benden aynı cevapları aldıkça teşekkür ediyorlardı. Gümrük sorgum tamamlandığında bavullarımı alarak son kontrolün yapıldığı noktayı geçmek üzereydim ki tanıdık bir yüz beni durdurdu. Yaklaşık 1 saat önce uçak kapısında pasaportumu kontrol eden polis memuruydu karşımdaki. Bavullarımı kontrol etmek istediğini söyledi. Önce Amerika’ya yasadışı birşey getirip getirmediğimi sordu. Son bir saat içinde bana en çok sorulan soruydu bu. 11 Eylül saldırılarından sonra birkaç kez ABD’ye girmiş, her seferinde alınan yeni güvenlik önlemlerine tanık olmuş fakat bu önlemlere hiç takılmamıştım. Eve geldiğimde o günün gerçekten de özel bir gün olduğunu keşfettim. Televizyon haberlerinde Usame bin Ladin’in yeni tehdit kasedinin yayınlandığını öğrendim. Haberde havaalanlarında (özellikle Los Angeles Havaalanı’nda) alınan olağanüstü güvenlik önlemlerinden bahsediliyordu. Ladin’in ABD Başkanı Bush’a şartlı ateşkes önermesi ve yeni saldırılar konusunda açıklamalarda bulunduğu anlarda benim de içinde bulunduğum uçak ABD’ye doğru yola çıkmıştı. 11 Eylül’den sonra Amerika’da pekçok şey değişti. Bu değişimin en hızlı ve etkin yaşandığı yerlerin başında havaalanları yer alıyor. Artık her uçağı ve içindeki yolcuları tek tek inceleyen ve şüpheli olarak algılayan güvenlik güçleri işi şansa bırakmıyor.

Çevrecilerle artan benzin fiyatları arasındaki gizli ilişki

Geçtiğimiz yıl benzin fiyatlarında yaşanan rekor artışla altüst olan Amerikan tüketicilerini 2006’da yeni sürprizler bekliyor. Bunlardan biri yakın bir zamanda yürürlüğe girecek olan katı çevreci kuralların benzin fiyatlarına etkisi olacak. Benzin ve dizeldeki kükürt oranının çok daha düşürülmesini şart koşan yeni çevre sağlığı kuralları söz konusu akaryakıtların rafinerilerde katkı maddeleriyle işlenme maliyetini artıracağı için fiyatlara yüzde 60’a yakın oranda zam yapmak gerekeceği tahmin ediliyor. Rafinerilere yüklü bir maliyet artışı getirecek olan çevreci kanunlar Amerikalı tüketicilere Katrina kasırgasından daha pahalıya mal olabilir.

31 Ocak 06

Remzi Gokdag

Remzi Gökdağ gazeteci, yazar ve dijital yayıncıdır. Başka Şehirler, Sevgili İstanbul, Amerikan Medyası’nda 11 Eylül ve Park Otel Olayı kitaplarının yazarıdır.

Başka Şehirler
Önceki Yazı

Bizi izliyorlar

Sonraki Yazı

Amerikalının petrol sevdası