ABD’nin ünlü televizyon sunucusu Barbara Walters abc kanalındaki bir programına şu sözlerle başladı: “Geçenlerde çok geleneksel bir düğün töreni izledim, çünkü gelin hamile değildi…” Walters’in bu saptaması ABD toplumunun kanayan bir yarasına parmak basıyor.
Ülkede evlilikler yürümüyor ve evliliğe karşı duyulan heyecan bir nostalji olarak.
Yapılan istatistikler bunu doğruluyor. Boşanma oranı en yüksek ülkelerin başında geliyor ABD. Nedenleri çok, ancak hepsini tek tek açıklamak zor. Ülkede en çok tartışılan konulardan biri haline gelen “Evlilik müessesesi neden devam ettirilemiyor” sorusuna çeşitli yanıtlar veriliyor, uzmanlar birbirinden ilginç açıklamalar yapıyor.
Her kesimden görüşleri dinliyoruz ya da okuyoruz, ancak herkesin birleştiği ortak bir nokta var bu konuda. O da evlilik öncesi dönemin önemi.
Yani ABD’de insanlar evlenmeden önce birbirlerini tanıma dönemi olarak adlandırdıkları flörtü tam anlamıyla tamamlayamıyorlar ve bu dönemde yaşanan bazı sorunlar evliliğin bir döneminde ortaya çıkıyor. Geçen günlerde boşanmanın nedenleriyle ilgili bir araştırma yapıldı Los Angeles’ta.
Kentin yaklaşık 4 milyon nüfusunu barındıran 3 aynı bölgesinde toplam 449 kadına konuyla ilgili sorular yöneltildi. Seçilen kişilerin yaşları 18-75 arasında değişiyordu ve hepsi en az bir kez evlilik deneyimini tatmışlardı. Evlilik müessesesi bu kişilerin gözüyle incelendi. Sonuçlar gerçekten şaşırtıcı oldu.
Deneklerin yanıtlarına göre evlilik öncesi flört adını verdikleri dönemin evliliğe hiçbir olumlu etkisi olmamıştı. Bir başka sonuç ise genç yaşta yapılan evliliklerin başarısızlıkla sonuçlanmasıydı. Evlilik öncesi hamileliğin de evliliğe olumsuz etkileri olduğu ortaya çıktı. Evlenmeden önce cinsel deneyimi yaşamış ya da birkaç erkekle ilişkiye girmiş kadınların evliliklerinin de fazla uzun sürmediği görüldü. Sihirli bir sözcük, araştırmanın satırları arasındaydı: aşk. Evlenmeden önce birbirlerine âşık olan çiftlerin evlilikleri, uzun süre birlikte yaşayan fakat birbirlerine karşı bu duyguyu yitiren kadınlara oranla daha yüksekti.
Araştırmanın sonuçları böyle uzayıp gidiyor, ancak işin ilginç yanı Amerikalıların artık başka arayışlara yönelmesinde. Bu ve buna benzer araştırmalar son günlerde muhafazakâr Amerikalıların yüzünü güldürmeye başladı. Artık bizdeki karşılığıyla görücü usulü evliliklerden söz edilmeye başlandı.
Tabii burada elinde şekerle kız isteme olayı anlaşılmasın, evlenecek kişilerin ailelerinin birbirlerini tanımaları ve ailenin evlilik kararı alınırken etkin olması gerektiği yolunda görüşler yüksek sesle konuşulur oldu.
Fakat araştırma sonuçlarının uygulanmasını beklemek ya da bunları günlük yaşama uyarlamak sanıldığı kadar kolay değil.
Herkesin dediği gibi burası “özgür ülke”. Bu kavram insanların benliklerine ve duygularına öylesine yer etmiş ki muhafazakâr Amerikalıların aile kurumunun çatlaklarını onarma çabaları ya da bu gibi araştırmaların sonuçları onları bildikleri yolda yürümekten alıkoyamıyor.
