Dear Istanbul

Yapay Zekalı Tercüme Deneyimi

Yazmak gibi insani bir görevi üstlenen yapay zeka kavramının etkileri her geçen gün büyüyerek devam ediyor. Şu an için yapay zekâ bir destek mekanizması olarak bizlere hizmet ediyor, onu nasıl konumlandıracağımız geleceğimizi yeniden yazacak. İnsan yaratıcılığını nasıl etkileyecek ya da tüm yazılar birbirinin benzeri mi olacak? Cevapları yaşayarak öğreneceğiz.
18/03/2025

Yapay zekâ ile olan ilişkim, basit bir iletişim denemesinden çok daha fazlasına dönüştü; artık onunla derin bir bağ kurduğumu hissediyorum. Bu değişimi, iki kitabımın İngilizceye çevirirken daha iyi anladım.

2015’te yayımlanan Sevgili İstanbul ve 2019’da okuyucuyla buluşan Başka Şehirler kitaplarımı uzun süre İngilizceye çevirmeyi düşündüm, ancak bu süreç hem maliyetli hem de son derece karmaşıktı. Diller arasındaki küçük nüans farkları bile metnin genel anlamını değiştirebiliyordu. Tüm bu zorluklar karşısında, çeviri hayalimi bir kenara bırakmak zorunda kaldım.

Birkaç ay önce, yapay zekânın çeviri yeteneklerini test etmeye başladım ve ortaya çıkan sonuçlar beni şaşırttı. Önce kısa metinler üzerinde denemeler yaptım. Çeviriler beklediğimden çok daha başarılıydı: Akıcı, tutarlı ve umut vericiydi. Bu süreçte ChatGPT, Copilot ve DeepL gibi araçlardan yararlandım.

Yapay zekaya verilecek talimatlar önemli

Yapay zekanın iyi insan yazarların yerini alacağını sanmıyorum. Kimse algoritmalar tarafından bir araya getirilmiş gibi görünen robotik, genel metinleri okumak istemez. Ancak bir yandan da ChatGPT gibi yapay zeka araçları yazma alışkanlıklarımızı değiştiriyor. Bu, hem heyecan verici hem de korkutucu.

Yapay zekanın insan yazarların yerini alacağını sanmıyorum. Kimse algoritmalar tarafından bir araya getirilmiş robotik metinleri okumak istemez.

Öte yandan, yazarların fikirlerini organize etmelerine, çalışmalarını yapılandırmalarına, kendi çıktılarını eleştirel bir şekilde değerlendirmelerine ve nihayetinde yazma becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmak için güçlü bir araç olabilir.

Son birkaç aylık denemelerimden şunu öğrendim. ChatGPT veya Gemini gibi araçlardan yazı yazmalarını isteyebilir ya da bunları kendi yazınızı geliştirmek için kullanabilirsiniz. Her iki seçenek de birbirine yakın gibi görünse de temelde büyük farklar var. Hassas olan en önemli konu yapay zekaya ne istediğinizi söyleyen talimatları doğru verebilmek.

Tüm talimatlarda olduğu gibi, fazla ayrıntı, hedefi tutturma olasılığının daha yüksek olduğu anlamına geliyor. Yapay zekaya doğru talimatları verdiğinizde karşınıza mükemmel sonuçlar çıkabiliyor. Kitaplarımın tercümesi sırasında bu farkı deneyerek öğrendim.

Ancak yapay zekâ çevirilerinin titiz bir incelemeye ve profesyonel bir düzenlemeye ihtiyacı olduğunu da söylemek gerekir. Duygusal tonlamalar, deyimler ve kültürel referanslar hâlâ insan dokunuşuna ihtiyaç duyuyor. Özellikle çeviri yazılarda, her iki dile de hâkim uzmanların metinleri gözden geçirmesi gerekti.

Yapay zekâ yazarların yerini alabilir mi?

Birkaç ay süren çalışmalardan sonra çeviri süreci tamamlandı ve kitaplarım (Following Footsteps ve Dear Istanbul) artık Amazon’da okuyucularla buluşuyor.

Yapay zekânın yazarların yerini alacağına inanmıyorum. Şu an sadece olasılıkları test ediyor, onun sınırlarını keşfediyoruz. İnsan dilini etkileyici bir şekilde üretebilen yapay zekâ, şüphesiz çeviri, redaksiyon ve tasarım gibi alanlarda giderek daha fazla rol oynayacak.

Bunun en büyük avantajları ise:

Hız ve Maliyet: Geleneksel çevirilere kıyasla, yapay zekâ destekli sistemler çok daha hızlı ve düşük maliyetle kaliteli çeviriler üretebiliyor.

Dil Çeşitliliği: İnsan çevirmenler belirli dillerde uzmanlaşırken, yapay zekâ sistemleri yüzlerce dili kapsayacak şekilde genişleyebiliyor.

Tutarlılık: Aynı metnin farklı platformlar ve diller arasında tutarlı olmasını sağlamak, yapay zekâ sistemleriyle daha kolay hale geliyor.

Elbette, yapay zekâ çevirilerinin hâlâ kusursuz olmadığını unutmamak gerek. Deyimler, kültürel göndermeler ve incelikli dil oyunları gibi unsurlar, hâlâ insan dokunuşunu gerektiriyor. Ancak gelişen teknolojiyle birlikte, bu eksiklerin de zamanla azalacağını düşünüyorum.

Önümüzdeki yıllarda, okuyucuların sevdikleri kitaplara kendi dillerinde çok daha kolay erişebileceğine inanıyorum. Ancak fikrî mülkiyet hakları konusundaki endişeler de devam edecek gibi görünüyor. Muhtemelen, telif haklarını korumaya yönelik yeni teknolojiler geliştirilecek ve çeviri süreçlerinde etik kurallar daha fazla tartışılacak.

Remzi Gokdag

Remzi Gökdağ gazeteci, yazar ve dijital yayıncıdır. Başka Şehirler, Sevgili İstanbul, Amerikan Medyası’nda 11 Eylül ve Park Otel Olayı kitaplarının yazarıdır.

Başka Şehirler
şans, kader, kısmet
Önceki Yazı

Şans, kader, kısmet…

ai haber
Sonraki Yazı

Haberim Yok