DSC 1804

3 yıl sonra California

2008 yılında terkettiğimiz California’daydık geçenlerde. 10 güne sığdırmaya çalıştığımız bu nostaljik gezi zaman tünelinde yoculuğa benziyordu. Her akşam yürüdüğümüz kaldırımlarda o günleri anarak bir kez daha yürüdük. Tadını bir türlü unutamadığımız lezzetlere bir kez daha ulaşmak inanılmaz keyifliydi. 10 yıl yaşadığımız sokaklar, Los Angeles’ın okyanus kokusu, San Francisko’nun yağmurları, Las Vegas’ın başdöndüren geceleri, San Diego’nun Meksika kokusu, Riverside’ın Starbucks’ı ve Pasifik Okyanusu boyunca kıvrılarak uzanan muhteşem yol…(Geziden objektife takılanlar burada)


View Larger Map

Bir şehri terketmek demek böyle bir duygu…Geçenlerde Cüneyt Ülsever’in keyifle okuduğum bir pazar yazısı vardı Hürriyet’te. Bu yazı California 2011 gezimizin bir özeti gibi.

—-

Bir yeri terk etmek

ÖMRÜM hep bir yerleri terk ederek geçti. Bir mahalleyi, bir şehri, bir ülkeyi hep terk ettim. Yanlış saymadıysam doğduğumdan beri 20 ayrı evde, ağırlığı İstanbul olmak üzere 7 ayrı şehirde ve İtalya’da 2 ayrı zamanda 2 ayrı şehirde olmak üzere 4 ayrı ülkede uzun süreli yaşadım.

Çok gezenin kazandıklarını muhakkak ben de kazandım.
Ancak, ayrı yerlerde yaşamanın, sık sık bir yerlerden ayrılmanın bir maliyeti de var.
Bir yerleri terk etmek zor iş!
Bir eve, mahalleye, şehre, ülkeye tam alışıyorsun; orayı terk etmenin zamanı çoktan gelmiş geçiyor oluyor.
Hadi bakalım, al baştan!
Tam bir yere aitmiş gibi hissediyorsun, yeniden başka bir ev, kent, ülke!
Gerçek bir göçmenim ben!
“Ölüm Allah’ın emri de şu ayrılık olmasaydı!”
* * *
60 yaşında olduğunu bildiren bir beyefendi 50 küsur yıldır her sabah aynı yerde kahvaltı ettiğini, zaten oraya da ilk kez 50 küsur yıl önce dedesinin elinden tutarak getirdiğini ekranlarda anlatıyor.
Benim böyle bir hikâyem yok. İlkokulu, ortaokulu, liseyi, üniversitenin çeşitli aşamalarını bile hep başka başka okullarda okudum.
Herhangi bir okula, meyhaneye, lokantaya, sinemaya, “Şunca yıldır devamlı giderim” demeye hakkım yok.
* * *
Evleri, mahalleleri, şehirleri hep terk ettiğim için içimde devamlı yaşattığım bir duygu var.
Oralar ben terk ettikten sonra ne yaparlar?
Ankara’daki İlkiz Sokak’taki evimizde şimdi kim oturuyor?
Acaba o apartman dairesi hâlâ mesken mi, yoksa çirkin bir işyerine mi dönüştü?
50 yıl önce gündüzleri üzerinde oturduğumuz, akşam üzerinde uyuduğum yaylı divan hâlâ kullanımda mı, yoksa çoktan parçalara mı ayrıldı?
Yıllarca üzerinde kaykıldığım koltuk hayatta mı, hayatta ise şimdi kimi ağırlıyor?
* * *
Geçen cuma 6 yıldır, eşimin çalıştığı kent olduğu için, kışları uzun süre yaşadığım bir kenti terk ettim. Artık eşim Türkiye’ye dönüyor.
Şirin ama çok şirin bir İtalyan kasabasını terk ettim!
Roma’ya trenle giderken aklıma ilk defa bir soru düştü:
“Acaba bir daha görecek miyim?”
Bunca şehir terk eden ben hep “Bu şehir benden sonra ne yapacak?” diye sorardım.
İlk defa aklıma düştü:
“Acaba bir daha görecek miyim?”
O an yaşlandığımı anladım. O an trende burnuma doğru iki damla yaş yuvarlandı.
El âlemin şehrini terk ederken ağlamak!
Garip değil mi?
Halbuki, ben ne şehre, ne de o şehri bir daha görememe kaygısı ile iki damla gözyaşı döküyordum.
Kendime ağlıyordum!
Bir yere bir daha erişememe duygusu ilk defa yüreğimi burktu.
Halbuki, 2 yıl bir okulunda okuduğum bir başka İtalyan şehrini 34 yıl önce terk ettikten sonra onu bir daha hiç görememek gibi bir duygu içime hiç yerleşmemişti. Nitekim, 28 yıl sonra tekrar gördüm.
Ancak, bu sefer soru aklıma takıldı:
“Bu kez tekrarı var mı?”

Cüneyt ÜLSEVER

ARŞİVDEN SEÇMELER...
Çölde bir gece

Uzak gökler altında yaptığım bu yolculuğun heyecanı diğerlerine benzemiyordu. Saatlerce yol aldım.

Önce gezginim

Gördüklerimi not alırım. Her anın güzelliğini o anı yaşadıktan hemen sonra bir yerlere kaydetmek gerekir.

İstanbul’u dinliyorum

Eski İstanbul’a dair anılarını duymak istediğim kişilerden biri de meslek büyüğümüz Hasan Pulur'du.

Madem yalnız değiliz

Okyanus kenarında, karanlık bulutların altında bir sahil. Görüntü varla yok arasında, hisler dorukta.

Önce gezginim

Gördüklerimi not alırım. Her anın güzelliğini o anı yaşadıktan hemen sonra bir yerlere kaydetmek gerekir.

Başka Şehirler
Dear Istanbul
remzi gokdag

Remzi Gökdağ gazeteci, yazar ve gezgindir. Başka Şehirler, Sevgili İstanbul, Amerikan Medyası’nda 11 Eylül ve Park Otel Olayı kitaplarının yazarıdır.

1 Zamansız Yolculuklar

Zamansız Yolculuklar

Bir kıtanın uçsuz bucaksız sahillerine vuruyor dalgalar. Kumlar bilinmeyenin sınırlarına uzanıyor. Karşımda sonsuzluğa açılan bir okyanus; ardında, hiç duyulmamış masalları saklayan derin…
2 bir kişi yeter remzi gokdag

Bir Kişi Yeter

Kalabalığın ortasında kaybolmak, yalnız kalmaktan çok daha tehlikelidir. Yalnızlık bize aynalar gösterir; kalabalık ise sadece maskeler dağıtır…
3 Remzi Gökdağ

Hüznün fotoğrafı

İstanbul'a akşam çökmektedir. Minarelerin suya düşen gölgeleri kaybolurken bir adam belirir. Rıhtımdaki sandalyelere kamerasını doğrultur ve basar deklanşöre. Karanlık yoğunlaşır, adam, sandalyeler,…
4 Remzi Gökdağ

Bu da Benim İstanbul’um…

Şehir sadece haritalarda değil, hafızalarda da var olur. Her adım bir anıyı, her köşe bir hikâyeyi çağırır. Herkesin kendine sakladığı bir İstanbul…
5 Remzi Gökdağ

Kendi Rotanı Takip Et

Bazen unutulmuş bir anı rotanızı baştan sona değiştirebilir. Önemli olan, iç sesinizi takip etmek ve seyahate kendi kişisel dokunuşunuzu katmaktır…
6 Rubulhali çölü

Kumun Atlantis’i

Bazı yerler coğrafi bir bölge olmanın ötesine geçip ruhun derinliklerine işleyen birer sembole dönüşürler. Rubülhali Çölü bunlardan biridir. "Boşluk" anlamına gelen ismiyle…
7 Remzi Gökdağ

Tutkunla Var Ol

Yaşamın özü, gözümüzü biraz olsun açıp, küçük anların içinde saklı olan büyük anlamı fark edebilmektir. Bu basit ama derin hakikat, hayatın en…
9 kaybolan sehir

Unutulan Şehrin İzinde

Bazen hayat en güzel sürprizlerini bir kitabevinin rafında saklar. Yan yana duran iki kitap, aslında yıllar öncesinden başlayan bir dostluğun sessiz tanığı…
10 ölü internet teorisi 1

İnterneti Robotlar mı Yönetiyor?

İnternet, bir zamanlar özgür fikirlerin, insan yaratıcılığının ve sınırsız bilginin merkeziydi. Oysa bugün, çevrimiçi dünyanın perde arkasında görümez, gizli bir ordu var.…
İki hayalperestin hikayesi
Önceki Yazı

İki Hayalperestin Hikâyesi

DSC 2873
Sonraki Yazı

Paris