Gecenin karanlığında eve dönerken Zürih’in dondurucu soğuğu nefes almayı zorlaştırıyordu. Alplerden esen keskin rüzgârın sevimsiz sesi apartman kapısına kadar bize eşlik etti. Tam bir yıl önce bugün eve yaklaşırken buruktum. Bu sefer içeride beni merakla bekleyen kedim olmayacaktı. Koşarak kapı önüne gelmeyecek, ayaklarıma dolanıp beni yemek kaplarının yanına gitmeye zorlamayacak, ben de onun boş kaplarını en sevdiği yemeklerle doldurmayacaktım. Artık onunla hiç karşılaşamayacaktım. 11 yıldır yanımdan ayırmadığım kedimle 16 Aralık 2011 günü vedalaşmıştım.
Bu olaydan hemen sonra Türkiye’ye gittim. Hiç hesapta olmayan bir tatildi ve iyi de geldi. Zürih’e döndüğümde kar atıştırıyordu. O karanlık kış gecesi eve dönerken birazdan karşılaşacağım sürprizden habersizdim. Posta kutusunda veterinerden gelen büyükçe bir zarf buldum. Zarfın içinden daire şeklinde bir alçı kabartma ve yanında el yazısıyla yazılmış bir kart vardı. Kabartmaya dikkatle baktığımda üstünde onun ayak izlerini fark ettim. Beklenmedik bir anda sanki onunla tekrar karşılaşmış gibiydim. Kedimi tedavi eden veterinerlerin bu hediyesini uzun süre elimden bırakamadım. Zarfın içinden çıkan notun altında onu tanıyan veterinerlerin imzası vardı. Kartın kapağında karakalemle çizilmiş bir kedi resmi bulunuyordu. Sağ patisi ileride, kuyruğu havada, birazdan uzaklaşacakmış gibi görünen resimdeki kedi uzağa bakıyor, yere düşen gölgesi büyürken yavaşça kayboluyordu. Kedisiz bir hayata hazırlanmaya çalışırken bir anda onun ayak izlerine tekrar dokunabilmek beni sevinçle hüzün arasında garip bir yolculuğa çıkardı.
2000 yılında onu Kaliforniya’nın okyanusa bakan bir kayalığında bulduğumda birkaç haftalıktı. Karnı açtı, her an kayalardan yuvarlanıp okyanusa düşecek gibiydi. Eve getirip bir şeyler yedirmeye çalıştım. Yeni ortamına alışması kolay oldu ama yabancılara karşı her zaman mesafeyi korudu. Kendi cinslerine göre iriceydi. Cüssesi, yürüyüşü, tavırlarıyla kendini sanki bir kaplan sanıyordu. Ona elini uzatıp hasar almayan kişi olmadı. Henüz 6 aylıkken götürdüğümüz veteriner uzun süre ona el süremedi. Kontrol edebilmeleri için onu bayıltmaları gerekecekti. Etrafımızda Pitbull’dan Alaska kurduna, yılandan iguanaya kadar çeşit çeşit hayvan dururken bizim “sevimli” kedimiz bir anda “dokunma tırmalar” kategorisine girmişti. Onun Mojave Çölü’nde yaşayan bir türün soyundan geldiğini daha sonra öğrenecektik.
Yıllar önce güneşli bir okyanus sabahında başlayan dostluğumuz geçen yıl Zürih’in dondurucu kış gününde son buldu. Beraber geçen bu 11 yılda onu yanımızdan hiç ayırmadık. Anavatanı Kaliforniya’da 8 yılı birlikte geçirdik. 2008’in sonbaharında Türkiye’ye dönerken bizimleydi. Ardından 1 yıl İstanbul, 2 yıl Zürih… Yeni dünyalarda başka hayatlar kurarken hep yanımızdaydı. 2011 onun için kolay geçmedi. Hastalığını o yıl keşfettik. Herkesi cüssesiyle tedirgin eden kediden geriye güçlükle yürüyebilen bir kedi kaldı. Aralık ayından itibaren durumu daha da kötüleşti. Tek dileğimiz 2011 yılına birlikte veda edebilmekti. Başaramadık…
Son yolculuğunun adresi Zürih Hayvan Hastanesi’ydi. Yıllar önce onu okyanus kenarında bulduğumuz ilk günde olduğu gibi 16 Aralık 2011 günü de avuçlarımızın içinden hiç ayırmadık. Geçen yıl bugün kentte kapkara bulutlar, dondurucu ayaz ve sert bir fırtına vardı. Veteriner bölümünde onun için son hazırlıklar yapılmıştı. Bize ayrılan odada yalnızdık. Kedimle her zaman yaptığım gibi baş başa konuştuktan sonra onu son bir kez daha öptüm ve dışarıda bekleyen veterineri çağırdım. Fırtınalı bir akşam saatinde kentin tenha sokaklarında elim boş eve dönerken onun da bir başka yolculuğa çıktığını düşünüyordum.
Biz onu çok sevdik. Uzun yıllarımızı keyifle birlikte geçirdik. 11 yıl önce keşfettiğim sıcaklığını bugün aynı yerde hissedebiliyorum.
Nereden geldiğini hiçbir zaman anlayamayacağım o garip rüzgâr estiğinde sevdiklerimizi bizden alıp uzaklara götürüyor. Bu bazen bir dost, bazen bir yakın, bazen de bir kedi oluyor. Bizden koparılanların gidişine üzülmek yerine onların içimizi ısıtan sıcaklığını hissettikçe yolumuzda daha kolay yürüyebileceğiz.
Artık yolculuklar onsuz sürecek ama bugün olduğu gibi Zürih’te kaybettiğim kedimi hep hatırlayacağım.
16 Aralık 2012 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlandı.

Fotoğraflarla
KISA FİLM
[powerkit_posts title=”Bıcır” ids=”861,1944,1040″ count=”3″ template=”grid-3″]