Remzi Gökdağ
  • ANA SAYFA
  • HAKKIMDA
  • YAZILAR
    • pazar yazıları
    • BAE (2018-2022)
    • İSVİÇRE (2009-2013)
    • ABD (1999-2008)
    • RUSYA (1998-1999)
    • cumhuriyet arşiv
    • gezi yazıları
    • Radikal
    • Yeni Yüzyıl
    • USA Turkish Times
    • Artı Haber
    • Notlar
  • KİTAPLARIM
    • Başka Şehirler
    • Sevgili İstanbul
    • AMERİKAN MEDYASINDA 11 EYLÜL
    • PARK OTEL OLAYI
  • FOTOĞRAF
  • İLETİŞİM
Remzi Gökdağ
©️ 2021 DÜNDEN BUGÜNE…
BAŞKA ŞEHİRLER
Dünden Bugüne

Remzi Gökdağ

SEVGİLİ İSTANBUL
Remzi Gökdağ
  • ANA SAYFA
  • HAKKIMDA
  • YAZILAR
    • pazar yazıları
    • BAE (2018-2022)
    • İSVİÇRE (2009-2013)
    • ABD (1999-2008)
    • RUSYA (1998-1999)
    • cumhuriyet arşiv
    • gezi yazıları
    • Radikal
    • Yeni Yüzyıl
    • USA Turkish Times
    • Artı Haber
    • Notlar
  • KİTAPLARIM
    • Başka Şehirler
    • Sevgili İstanbul
    • AMERİKAN MEDYASINDA 11 EYLÜL
    • PARK OTEL OLAYI
  • FOTOĞRAF
  • İLETİŞİM
  • Cumhuriyet

Çölde bir gece

  • 23/02/2021
  • 4 dakikalık okuma

Başka Şehirler - Remzi Gökdağ

Facebook
Twitter
Email
WhatsApp

Kendimi bildim bileli çöle ve onun ruhuna büyük bir tutkuyla bağlıyım. Dubai’de yaşadığım süre içinde bu hevesimden mahrum kaldığım söylenemez. Çölün hemen yanı başında yükselen bir şehirde çölü düşünmeden yaşamak zaten imkânsız. Zaman zaman biz onu unutsak da o varlığını hep hatırlatıyor, balkonumu örten kumlarıyla bize her sabah selam gönderiyor. Bu selamı karşılıksız bırakmak ona hayran ruhlara yakışır mı?

Buraya taşındığım günden beri uzun bir çöl yolcuğunun planlarını yapıyordum. Hedefimde, Türkiye’nin yüzölçümüne yakın büyüklükteki Rubülhali Çölü vardı.

Her fırsatta bu heybetli komşumun davetkar kumlarına misafir olmuş, kızgın kum tepelerinde yürümeye gayret etmiştim ama bütün bunlar günübirlik gezilerden ibaretti. Ona birkaç kez dokunsam da sınırlarını keşfetme fırsatı bulamamıştım.

Bu hayalimi gerçekleştirmek için daha fazla dayanamayacağımı anlayıp geçen hafta hazırlıklara başladım. Amacım, çölün derinliklerine uzanmak, kesintisiz kum deryasının gizemli ıssızlığına ulaşmaktı.

Sert rüzgârların inatla üzerime geldiği o gece yarısı yola koyuldum. Şafak sökerken uçsuz bucaksız çölün kenarına ulaşmayı hedefliyordum.

View this post on Instagram

A post shared by Remzi Gokdag 🖋📚☕️📷 (@remgok)

Uzak gökler altında yaptığım bu yolculuğun heyecanı diğerlerine benzemiyordu. Saatlerce yol almama rağmen görüntü hiç değişmedi. Kum tepeleri bazen yükseliyor, bazen derinleşip gölü andıran beyaz tuz yataklarına yer açıyordu. Gökyüzündeki yıldızlar her zamankinden daha parlak, sanki biraz daha yakındı. Baştan çıkaran bu manzara karşısında önce yön duygumu kaybettim. Algılama kabiliyetim bedenimden uçup gitti. Zaman durdu. İçinde bulunduğum mekân, bu alemde ne kadar küçük ve önemsiz olduğumu bir kez daha hatırlatıyordu. İnsanoğlunun evrenle kurduğu ilişkiyi önümde uzanan sonsuz boşlukta hissedebiliyordum. Hayatın sona erdiği, rüya aleminin başladığı eşikteydim.

Buradan ötesi yok!

Sabaha doğru rüzgâr şiddetini azalttı. Gökyüzü yavaş yavaş aydınlanırken yolların bittiği noktaya ulaştım. Rubülhali’ye yaklaşabildiğim kadar yaklaşmıştım fakat buradan ötesi yoktu.

View this post on Instagram

A post shared by Remzi Gokdag 🖋📚☕️📷 (@remgok)

Arabayı durdurup dışarı çıktım. Kum tepeleri koyu sarı bir gölge gibi ufuk çizgisine kadar uzanıyor, gökyüzüyle birleşip derin bir maviliğe bürünüyordu. Bu boşlukta yürüyebildiğim kadar yürüdüm. Çok geçmeden üzerime tarifsiz bir ağırlık çöktü. Hareketlerim yavaşladı, gözkapaklarım ağırlaştı.

“Rüzgârın baştan çıkaran ince sesine teslim olup yere uzandım. Tam uykuya dalıyordum ki birkaç metre uzağımda onu gördüm.”

Bu garip halsizliğin nedeni sabaha kadar durmadan esen rüzgârın sesi olmalıydı. Kum tepelerinin kıvrımlarında eğilip bükülen bu ses bambaşka bir melodiye bürünüp kulağımdan giriyor, beynimin derinliklerinde dolaşıp başımı döndürüyordu. Oysa önümde uzanan boşluk ne kadar da davetkardı. Biraz daha devam edebilsem merakımı giderebilecek, belki de aradığımı bulabilecektim ama yapamadım…

Rüzgârın baştan çıkaran ince sesine teslim olup yere uzandım. Tam uykuya dalıyordum ki birkaç metre uzağımda onu gördüm. Yaşlı bir adam bana doğru yaklaşıyordu. Bu görüntü, kendimden geçtikten sonra mı, yoksa önce mi belirdi inanın bilmiyorum.

Kılık kıyafetinden çölün yabancısı olmadığı belliydi. Tehlikeli bir hali yoktu ama dost canlısı da değildi. Düşüncelerimi okuduğundan emindim, çünkü sormaya çalıştığım soruları yanıtlıyordu. Uzun sohbetin detayları şimdilik bende saklı kalsın ama uzaklarda kaybolmayı göze alan gezginlerle onun şu tavsiyelerini paylaşmak isterim:

“Seni selamete götürecek yol ilerde değil geldiğin yöndedir. Sözümü dinlersen evine dönersin, yoksa kumların altında yatanlardan olursun…”

“Topraklarından çok uzaklara savrulmuşsun, bu alemi görmeden de evine dönmeyecekmişsin. Seni selamete götürecek yol ilerde değil geldiğin yöndedir. Sözümü dinlersen evine dönersin, yoksa kumların altında yatanlardan olursun…”

Nasihat mı, tehdit mi olduğunu anlayamadığım bu konuşmanın ardından sert bir kum fırtınası başladı. Her yer toza, dumana bulandı. Gözümü açtığımda etrafta kimse yoktu. Kendi ayak izlerimden başka iz de göremedim.

View this post on Instagram

A post shared by Remzi Gokdag 🖋📚☕️📷 (@remgok)

Yoksa…

İhtiyar adamın görüntüsü çölün bir oyunu muydu, serap mı görmüştüm?

Ya o aklımdan çıkmayan, bugün bile her kelimesini hatırladığım sohbet…

Hepsi o garip rüzgârın beynimde yarattığı fısıltılar mıydı?

Güneş yükselmeye başlamıştı. Sabah serinliği, yerini sıcağa bıraktı. Şansımı daha fazla zorlamadan buradan uzaklaşmak istiyordum. Arabayı park ettiğim yeri bulmam biraz zor oldu. Motoru çalıştırıp direksiyonu geldiğim yöne kırdım. Yaşadığım garip olayı yol boyunca düşünüp durdum.

Eskiden, çölün sırlar dünyasına açılan bir kapı olduğuna, o kapıyı açan kilidin hayal alemimizin bir köşesinde gizlendiğine inanırdım.

Bu düşüncem bugün de devam ediyor, hatta çölün gizemli büyüsüne her zamankinden daha çok inanıyorum.

Bu yazı 21 Şubat 2021 tarihinde Cumhuriyet’te yayınlandı. Diğer Pazar Yazılarım…



Sevgili İstanbul - Remzi Gökdağ

Remzi Gökdağ

Remzi Gökdağ (d. 1968, Beşiktaş, İstanbul) gazeteci, yazar ve yayıncı. Başka Şehirler, Sevgili İstanbul, Amerikan Medyası’nda 11 Eylül ve Park Otel Olayı kitaplarının da yazarıdır.

İLGİLİ KONULAR
  • çölde bir gece
  • Dubai
  • pazar yazıları
Önceki Yazı
  • Cumhuriyet

Nereden nereye…

  • 24/01/2021
OKU
Sonraki Yazı
  • Cumhuriyet

İki şehrin hikayesi

  • 21/03/2021
OKU

BENZER YAZILAR

OKU

Gökyüzünün efendileri

OKU

Gönül ne kahve ister ne kahvehane…

Gözler yalan söylemez
OKU

Gözler yalan söylemez

OKU

İki şehrin hikayesi

OKU

Nereden nereye…

OKU

Altına hücum

OKU

Alice, harikalar diyarına neden gidemiyor?..

OKU

Kara bulutlar yaklaşıyor

Sisler bulvarında yaşayanlar o gün farklı bir sabaha merhaba dedi. Diğer sabahlara benzemiyordu. Prens adaları uzaktan görünse de koskoca Marmara Denizi sanki kaybolup gitmiş, buluta dönüşüp şehri terk etmişti.
Bu yörenin tarihi çok eskilere, hatta yaşamın başlangıcına dayanıyor. #Harran yeryüzünün ilk yerleşim alanlarından biri. Göbeklitepe'ye de oldukça yakın. Tarihi MÖ 8000'lere kadar gidiyor. Fotoğraflardaki huni şeklinde kerpiç evler ise 2500 yıldır burada.
Dünyanın bilinen en eski yapısı #Göbeklitepe 12 bin yıllık bir geçmiş... Önemini anlatmaya kelimeler yetersiz. Hala görmediyseniz, gidip görün, sonra da içinden çıkamayacağınız bir bilmeceyle baş başa kalın. Sorularınıza cevap bulamayacaksınız, daha fazla soruyla geri döneceksiniz. Okuduğunuz, öğrendiğiniz her şey havada kalacak. İnsanlık tarihinin bilinen en eski yapısının sırrını belki de hiçbir zaman çözemeyeceğiz.
Çöl, insanın evrede sonsuzluk duygusunu aradığı yerdir, tıpkı denizler gibi… Bir de gök var ama oraya ulaşmak ve semada kalıcı olmak biz ölümlülerin harcı değil. Bu yüzden çöl ve denizleri cesaretle keşfederken, gökyüzünün sırlarını ölümsüz ruhlara teslim ederiz...
Rüzgarın çöldeki dansı
❄️
Dünden Bugüne
  • ©️ 2022 Remzi Gökdağ

aramak istediğiniz kelimeyi yazıp ENTER tuşuna basın